ATATÜRK'ÜN BURSA NUTKU - IV

Sonuç:

Atatürk'ün Bursa Nutku'nun kimi çevreleri rahatsız etmesi son derecede normal ve anlaşılır bir durumdur. Ama böyle bir nutkun hiç söylenmemiş olduğunu iddia edip, hele bunu kanıtlamaya çalışmak olanak dışıdır.

Bu çaba içine düşenlerin en sık başvurdukları yöntem ise "dezenformasyon", yani gerçek olmayan, daha doğrusu yalan olduğu bilinen bilgiler yayarak, bilgi kirliliği yaratmaktır. (İnceoglu, 2009). Örneğin Atatürk'e yakın olduğu bilinen kişilerin ağzından, "Atatürk'ün hiçbir zaman böyle bir nutuk vermediğini" dedirtmektir. Bu konuda çok uzun bir isim listesini rastgele yayınlamaktan da çekinmezler. Bu kişiler arasında Celal Bayar, Hikmet Bayur, Afet İnan, Falih Rıfkı Atay, Kılıç Ali, Hasan Rıza Soyak gibi ünlüleri özellikle kullanırlar. Oysa bu tamamen gerçek dışıdır. Atatürk'ün bu arkadaşları, her farkına vardıkları veya haberdar edildikleri bu tür açıklamaları yaşamları boyunca sürekli tekzip edip durmuşlardır.

Tekin Erer gibi fanatik yazarlar bununla da kalmamış, hatta böyle bir yemeğin hiç verilmemiş olduğunu bile yazabilmişlerdir. Atatürk'ün böyle bir nutku olamayacağını, çünkü o nutku verdiği iddia edilen gün ve saatte Bursa'da değil, İstanbul'da olduğunun bilindiğini ileri sürmüşlerdir. (18 Kasım 1966, Son Havadis). Sanki aynı gün hem Bursa'da, hem de İstanbul'da olunamazmış gibi.

Oysa Atatürk Gemlik'ten 19.30'da hareket eden Gülcemal Vapuru'nda beraberindekilerle birlikte İstanbul'a doğru seyahat etmektedir ama Bursa'daki konuşmasını gece değil, akşam saatlerinde yapmış, daha sonra yola çıkmıştır. Yemek ise, önceki ziyaretlerinde olduğu gibi, geniş katılımlı bir ziyafet şeklinde olmamıştır.

Esasen ortam da buna müsait değildir. Gece yarısı yollara düşüp, hışımla geldiği Bursa'da, hakimi, savcıyı, müftüyü görevden aldığı aynı güne üç konuşma sığdıran Atatürk'ün gözü ziyafet mi görür? Akşam verilen sıradan bir yemektir ve amaç bu vesileyle Atatürk ile biraz daha beraber olmak, O'nun gönlünü almaktır.

Öte yandan 6 Şubat günü Bursa'da güneş 17.30'da batmıştır. Belli ki bugün de öyledir ve hemen arkasından da hava kararır. Söz konusu yemek de işte bu sıralarda verilmiş, ortalık karardığı için de bazı kayıtlara "gece" olarak geçmiştir. Daha sonra saat 19.30'da Gemlik'te olacak şekilde Bursa'dan arkadaşlarıyla birlikte ayrılmıştır. O nedenle de, aynı gece İstanbul'da, Dolmabahçe'de olması son derecede doğaldır.

Kısacası, Atatürk'ün 6 Şubat'ta İstanbul'da olduğunu söyleyerek, aynı gün Bursa'da olamayacağını, dolayısıyla da böyle bir nutku veremeyeceğini ileri sürebilmek, tam anlamıyla şizofrenik bir değerlendirmedir, üzerinde durmaya bile değmez.

Atatürk'ün söylediklerinin üstünü böylece örtmeye çalışanlar, öte yandan söylemediği sözleri O'na mal etmeye büyük özen göstermişlerdir. Örneğin, Atatürk'ün olduğu iddia edilen "Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir..." sözüne çok sık yer verilmiştir. Oysa Atatürk'ün böyle bir sözü hiçbir zaman olmamıştır ve bu söz hayal mahsulüdür.

1964 yılında Adalet Partili Senatör Fethi Tevetoğlu Toprak Dergisi'nde bu sözü kullanmıştır. Bunun üzerine gazeteci ve yazar olan Çetin Altan, "Bu el yazısı Atatürk'e ait değil", diyerek, İsveç'te kaligrafi konusunda uzman ve uluslararası düzeyde bilirkişi niteliği taşıyan bir kuruluşa yaptırdığı inceleme sonucunda, bu yazıyla ilgili olarak, " bu yazının Atatürk'e ait olmadığı" gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Bunun üzerine Çetin Altan, bu söylemin Atatürk'e ait olduğunu iddia eden kişiyi de mahkemeye vermiştir. Mahkeme Çetin Altan'ı haklı bulmuş, yazıyı yazan Münir Hayri olayı yurt dışındaki mahkemelere taşımıştır. Uluslararası mahkeme de "o yazının sonradan ekleme olduğuna, Atatürk'e ait olmadığına" karar vermiştir. Daha sonra Münir Hayri yazıyı "cam üzerinden kopya ettiğini" kabul etmiştir.

Bursa Nutku'nun varlığını gösteren bu kadar somut örneğe karşılık, "hayır, yoktur..." diyenlerin ileri sürdükleri savlar ise çok cılız kalmaktadır. Bunları şöylece sıralamak mümkündür:

1. Bursa Nutku'na 1947'de yayınladığı kitabında ilk kez yer veren Bursalı gazeteci Rıza Ruşen Yücer tanınmamış, ismi cismi olmayan bir yazardır, o nedenle pek de itibar edilmemesi gerekir.

İyi de bu nutku kulaklarıyla dinleyen Nizamettin Nazif Tepedelen, döneminin en popüler tarihçi gazetecilerindendir ve tüm gezi boyunca Atatürk'le birlikte seyahat edecek kadar da önemli bir yazardır. Nutku tümüyle doğrulamaktadır. Kaldı ki sofrada bulunan ve isimlerini yukarıda verdiğim kişilerin tümü de bunu onaylamaktadır.

2. Bursa Nutku var idiyse, neden Atatürk sağ iken hiç yayınlanmadı?

Hayır, 1936'da bir dergide yayınlandı. Yıllar sonra 1975'te Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi'nde ,"Atatürk'ün böyle bir nutku yoktur" diyerek dava açılması üzerine, mahkeme bilirkişi olarak Türk Tarih Kurumu'na başvurup görüş istedi. TTKurumu verdiği yanıtta nutkun varlığını onaylarken kanıt olarak da sunduğu belgeler arasında bu dergiyi de kullandı.

3. Bu nutuk var idiyse, neden diğerleri gibi her yerde asılmıyor, söylenmiyor?

Atatürk'ün "Söylev ve Demeçleri"ne bakarsanız binlerce olduğunu görürsünüz. Bunun sadece birkaç tanesi bir yerlerde asılıdır. Kaldı ki içerik itibariyle de her an göz önünde olması gerekmemektedir. Bunun da nedeni "cumhuriyet ve devrimlerin o kadar sık tehlikeye düşmeyeceği" varsayımı olabilir.

4. Bununla Atatürk gençliği anarşiye sevk ediyor olmuyor mu?

Hayır, olmuyor. Atatürk gençliğe her fırsatta elinize sopayı alın, yakın, yıkın demiyor. "Bulgaristan'daki Türk mezarlarının taşları saldırıya uğrayıp kırılmış, haydi gençler sokağa" demiyor. "Cumhuriyet ve kazanımları yani devrimler tehlikeye düşerse cumhuriyetinize sahip çıkın..." diyor. Bunun neresi anarşi?

5.Cumhuriyetin, devrimlerin tehlikeye düştüğüne kim karar verecek?

Atatürk'e göre gençlik karar verecek. Bu gençlik, biyolojik yaşı yanı sıra, beyni genç olan herkesi de kapsayan bir gençlik anlayışıdır. Tam bağımsız, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti niteliğindeki cumhuriyeti yaşam tarzı olarak benimsemiş olan bir gençliktir söz konusu gençlik. Bunlardan bir sapma, bir geriye gidiş gördüğü zaman, işte bu gençlik, kuruluş felsefesini çok iyi bildiği ve benimsediği cumhuriyetine sahip çıkacaktır.

6. Millet İradesi aksi yönde belirse de gençliğin tutumu gene bu mu olacaktır?

Çağdaş ülkelerde millet iradesi sadece "kelle hesabı" meselesi değildir. Bir konuda bir taraf belli bir yüzde çoğunluğuna sahip olabilir. Aynı düşünmeyen diğer taraf da milli iradenin ayrılmaz bir parçasıdır. Eğer bu konu devletin temel felsefesiyle ilgiliyse ve "tartışmaya bile açılamayacağı hususu anayasada açıkça belirtilmiş olmasına rağmen" tartışmaya açılır da, çoğunluk böyle istiyor bahanesiyle, örneğin "hilafet" geriye getirilmeye çalışılırsa, işte bu gençlik o zaman laik cumhuriyetine sahip çıkacaktır. Zira millet iradesi değişkendir. Bugün bu yönde, yarın tam da aksi yönde belirebilir. Devletin rejimi ise buna göre yaz-boz tahtası gibi, değişmez, değişemez, aksi halde kaosa sürüklenir.

7. Atatürk bu sözleri söylediyse, bu gençliğin kendi aleyhine de bir gün sokağa dökülebileceğini düşünmedi mi?

Elbette düşünüyor ve bundan çekinmiyor. Kendisi, kurduğu CHP'nin Genel Başkanı olduğu halde, bu partinin karşısında bir muhalefet partisinin kurulabilmesi için samimi olarak nasıl çaba gösterdiğini biliyoruz. O nedenle, kendi döneminde de bir geriye dönüş olursa, gençliğin aynı tavrı sergilemesinden çekinmez. Unutmayalım ki Büyük Nutuktaki Gençliğe Hitabı'nda, devleti yönetenlerin "gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde olabilirler" derken kendisi yönetimdedir ama bu uyarıyı yapmaktan da çekinmemekte, gocunmamaktadır.

Sonuç olarak Bursa Nutku elbette vardır ve aslında tam da günümüz için söylenmiştir.

KAYNAKÇA:

1. KOCATÜRK, Utkan, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 1973.

2. ŞAHİNGİRAY, Özel, Atatürk'ün Nöbet Defteri, 1955.

3. GÖZE, Ayferi, Türk Kurtuluş Savaşı ve Devrim Tarihi, 2000.

4. ÖNDER, Mehmet, Atatürk'ün Yurt Gezileri, 1998.

5. ÜLKER, Reşit, Atatürk'ün Gizlenen Bursa Nutku, 2008.

6. KIŞLALI, Ahmet Taner, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, 2001.

7. GRANDA, Cemal, Atatürk'ün Uşağıydım, 1973.

8. ATAY, Falih Rıfkı, Çankaya,1973.

9. SOYAK, Hasan Rıza, Atatürkten Hatıralar, 1973.

10. KEMAL, Gazi Mustafa, Nutuk, 1928.

11. ATEŞ, Toktamış, Türk Devrimi, 2003.

12. YÜCER, Rıza Ruşen, Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra, 1947.

13. İNCEOĞLU, Yasemin, Dezenformasyon'da Süreklilik, 2009.

Dr. ORHAN ÇEKİÇ
2 Haziran 2013


Bursa Nutku I        Bursa Nutku II        Bursa Nutku III




ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI