Geleneksel fıkhın, her türlü yoruma, hatta istismara müsait kurban anlayışından Kur'an'ın anlayışına geçersek neler görüyoruz?
Her şeyden önce, Kur'an'ın verilerine göre konuşursak, kurban bağımsız bir ibadet değil, bir sosyal yardım türüdür. Kurban bir araçtır (vesile), amaç (maksat) infaktır.
Konunun özü, Hac suresi 36-37. ayetlerde verilmiştir. ‘‘Kurbanlık hayvanların etleri de kanları da Allah'a asla ulaşmaz, Allah'a sizin takvanız (tanrısal iradeye ters düşmekten sakınmanız) ulaşır...’’
Bu ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki, kurban kesiminde ibadet olan, kan akıtmak veya et değildir. Kurban ameliyesinde Allah'ın gözettiği, kesilen hayvandan yoksulların sağladığı yarardır. O halde:
1. Kurban kesmek, Kur'an'ın açık beyanıyla, bir ibadet değildir, sosyal yardımlaşmanın bir türüdür. Kurban, İslam terminolojisinde infak (yoksula ve yoksuna yardım, sahip olunandan başkalarına pay çıkarma) denen ve Kur'an'da altı sık sık çizilen paylaşmanın çok geniş çerçevesi içinde yer alan bir yardımlaşma şeklidir. Yardım ulaştırma da bir araçtır. Bu aracın yerine başka araçlar da konabilir.
Kurbanın da içinde yer aldığı infakta, yardımın muhatabını dikkate alarak çok değişik paylaşımlar ve katkılar işletilebilir. Önemli ve değişmez olan tek şey infak, yani muhtaç olana yardım ve destektir. Şöyle veya böyle, şunu veya bunu vererek...
Kurban ameliyesinde ibadet olan, yoksula yardımdır. Yoksulun korunması, ona et vermek yerine başka bir şey vermekle daha iyi sağlanacaksa, o şeyi kurban kesmeye tercih etmek gerekir. Zaten kurban, Allah'ın hoşnutluğuna vesile olan şey anlamındadır ve kurban bu anlamda tüm ibadetlerin ortak adı olarak kullanılmaktadır. O halde, örneğin, ameliyat parası bulamayan bir yoksula kurban eti yerine o parayı vermek, Kur'an'a göre daha üstün bir ‘‘kurban’’ olacaktır. (Bu görüşe şu ana değin katılan Karaman, Hatemi ve İslamoğlu oldu.)
Kısacası Kurban Bayramı, yoksulun ve yoksunun imkán sahiplerinin varlıklarından pay aldığı bayramdır, hayvan kesimi bayramı değil. Hayvan kesimi bu pay çıkarmanın sadece bir şeklidir. Dileyen elbette ki o şekli uygular, ama o şekle uymak kaçınılmaz değildir. Kaçınılmaz olan, yoksulun gözardı edilmemesidir.
Allah'a, Kur'an'ın gösterdiği yoldan yaklaşmak isteyenler artık kurban bayramlarında, çevrelerindeki yoksulların en acil ihtiyaçları neyse onu aramalı, sormalı ve kurbanlarının tutarını yoksulların o ihtiyaçlarını gidermek için harcamalıdırlar.
Bunda başarılı olamayanlar, kurban paralarını Mehmetçik Vakfı gibi, bağışın her kuruşunu en güzel biçimde yoksula, şehit ailelerine ileten kuruluşlara ‘‘hayvan kesimi istemiyoruz’’ kaydıyla vermelidirler.
2. ‘‘Kurban farz ibadet değilse de sünnet bir ibadettir’’ yolunda bir iddia da tutarlı olamaz. Böyle bir iddia sadece kurban konusunda değil, öne sürüldüğü tüm alanlarda tutarsızdır. Neden mi?
Unutmayalım ki, sünnet, kelime anlamıyla da terimsel anlamıyla da ‘‘tavır, tarz, yöntem, gelenek ve davranış biçimi’’ demektir. Bu kelime, genellikle Hz.Peygamber'in, Kur'an'da yer alan ilkeleri-farzları uygulama biçimini anlatmak için kullanılır. Yani sünnet bir yapıyı değil, mevcut bir yapıya dayanan bir uygulama şeklini ifade eder.
Sünnetten söz etmek için öncelikle Kur'an'da onun dayandığı bir farzın bulunması gerekmektedir. Kurban farz olmadığına göre, böyle bir durumdan söz edilemez. Söylenecek olan şudur: Kurban, farz olan infakın yer, zaman ve imkánlara uygun biçimde yerine getiriliş şekillerinden biridir. Uygulanan şekli, yoksulun ihtiyaç durumu belirleyecektir.
3. Yasa koyucu, hiç vakit kaybetmeden hayvanların modern uyuşturma yöntemleriyle kesimini zorunlu hale getirmelidir. Uyuşturarak kesim, hayvanı öldürmekte, sadece acı duymasını önlemekte, ölüm yine kanın akması suretiyle vücut bulmaktadır.
17 Mart 2000
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ŞİİRLERİ