SHAKESPEARE'İN OYUNLARI

1908'de yayımladığım küçük bir betikte, Shakespeare'in, oyunlarını Sahne için değil, Okur için yazmış olduğunu düşünenlerden yana çıkmayı göze almıştım. Bu kanıda olanların sayısı çok gibiydi. Sonraları, Goethe'nin, bazılarını aşağıya aldığım ve dediğimi doğrulıyan tümcelerine rastlamam, iyi bir dayanak oldu benim için:

"Doğrusunu isterseniz, Shakespeare'i şiir tarihi içine sokmak gerekir; tiyatro tarihindeki yeri daha yüzeyseldir."

"Shakespeare'in tüm yapıtlarında izlediği yöntem, sahneye uygulanamayacak bir sürü şeyi içine alır."

"Sahne olanaklarının son derece sınırlı, dar oluşu, onu kendi kendini sınırlamağa zorlamıştır."

Yaşamının başlarında değil de, sonlarına doğru, tiyatrodaki deneyi ona, edebiyat ve sahnenin birbirinden ayrı şeyler olduklarını ve olmaları gerektiğini gösterdikten sonra bu sonuca varmaktadır Goethe. Ben hâlâ aynı kanıdayım; Shakespeare'in oyunlarının oynanmağa elverişli olmadığı kanısında; bunun başlıca nedeni, şimdilerde birkaç Shakespeare oynanışı üzerinde çalışmakta oluşum ve bundan dolayı da çeşitli Shakespeare yayınlarını, özellikle sahne yayınlarını inceleme fırsatını buluşum; neye şaşıyorum, bilir misiniz: Shakespeare'i tiyatro sanatının bir ustası olarak kabul edenler, oyunlarından dizeleri bölümleri çıkarıp atıyorlar - hayır, hayır, tüm sahneleri atıyorlar: sahne için yazıldığını söyledikleri sözcükleri, bölüm ve sahneleri.

Bir şeyin tam olduğunu söyledikten sonra onu budamağa kalkışmak garip bir davranı olmuyor mu? Bir sahneye koyucu "falanca yeri çıkarırsam görücü (seyirci) oyunu daha iyi anlar" diyerek bir yapıtı kuşa benzetirse, öte yandan kalkıp Shakespeare'in tiyatro sanatının bir ustası olduğunu söylememesi koşuluyla, bu katliâmı sineye çekilebilir. Diğer sanatlar gibi, tiyatro da insanlar içindir, Shakespeare ortaya her soy tarafından kolaylıkla anlaşılacak şeyler koymadıysa suç onda - oyuncu ya da sahneye koyucu özyazıdan koca koca bölümleri çıkarırsa işler düzelmezki.

Hamlet'te "Now all occasions do inform against me," diye başlıyan uzun bölümün "hiçbir yararı dokunmadığı" gerekçesiyle sahneye koyucu tarafından çıkarılması âdet oldu. Oysa Shakespeare atacağını atmış, bu böyle olunca, sahneye koyucuların, Shakespeare'in oyunlarında neyin "yararlı" olup neyin olmadığına karar verme yetkisini kendilerinde buluşları çok acayip bir tutum oluyor.

Bazı başka bölümleri de, güzel olmadıkları, ya da görücülerin hoşuna gitmiyecekleri gerekçesiyle çıkarıyorlar. Üçüncü bölümün 2 nci Sahnesinde, Ophelia ile Hamlet arasında geçen konuşmaları çıkarın, (Hamlet onun ayakları dibine uzanmıştır) gücünün çoğunu yitiriverir Hamlet. Ophelia bilgiç bir kişi olmaktan çıkar, Victoria çağının ilk yıllarındaki bir debutante kişiliğine girer; Hamlet de, zamanının adamı olmak yerine, görmüş geçirmiş bir çeşit vâiz kesilir.

Ama elbette ki Sansür buna izin vermez haklı olarak - nedeni de açık: Shakespeare'in oyunları sahne için değil, okuyucu için yazılmıştır. Oynıyacaksanız baştan sona dek, tümünü oynayın, ya da hiç oynamayın. (*) Küçük bir bölümünü çıkarmanın, böyle bir yapıta zarar vermiyeceğini söylemek, gözlerden birini çıkarmanın, vücuda hiçbir zararı olmıyacağını söylemek denli gülünçtür en azından.

Büyük oyunlara böylesine özgürce kıymanın, bir uygarlık belirtisi olduğu söylenemez, olsa olsa canavarlıktır bu. Giderek, bir yanılgıdan daha söz etmeliyim: oynamanın belli bir süreyi aşmaması isteniyor. Zamanla hiçbir alış verişi yoktur oynamanın. Oyun iyiyse, aldırmayız uzamasına: ama kötü oyun kısa kesilmelidir, bunun için, kısa süreyi savunmayı, sahneye koyucunun oyunun kötü bir biçimde oynanacağmdan korktuğunu gösterir. İyiye doyamaz insan.

Öyleyse, Bölüm aralarında dekorun değiştirilmesi işleminin 20 dakika sürmemesi, oyuncuların her hecede uzun uzadıya susmaması, kendilerini daha tezlikle konuşmaya alıştırmaları koşuluyla, Shakespeare'in oyunlarından birinin bir gece baştan sona dek oynanması olanaklıdır.

Birçok kişinin Shakespeare'in oyunlarmdan sıkılmasının nedeni, dizelerin çok yavaş söylenmesidir. Şaşırtıcı bir betimlemeyle çizilen coşkulu sahneler vardır Shakespeare'in oyunlarında, o denli ki bu konuda İtalyan oyunları bile solda sıfır kalır - ama yine de ağır söyleriz onları; bir Grasso İngiltere'ye gelip de, coşku'nun birdenlik ve çılgınlığının nasıl söylenmesi, nasıl oynanıp nasıl açıklanması gerektiğini söyleyince şaşar kalırız.

Bu gerçeği, yani coşku'nun bir çeşit çılgınlık olduğunu unutuyoruz. Mantık ölçüleri içinde ele alıyoruz onu, bir yargıç ya da matematikçinin sesiyle anlatıyoruz. Alıcının aldığı malların hesabını yapmağa benziyor bu; Desdemona'nın boğazını sıkan Othello değil de, bir dükkâncı sanki. İngiltere'deki coşkulu, duygulu oyuncular bu ağır, bu uyuşuk oyuncuları canlanmağa zorlamadıkları ya da kollarından tutup sahneden ve tiyatrolardan dışarı atmadıkları için bağışlamasınlar kendi kendilerini.

Peki, Shakespeare'in oyunları, oldukları gibi mi ele alınmalı? Hayır, yine de hayır. Yeryüzündeki en usta, en coşkulu oyuncular bir araya gelip de Hamlet'i oynamağa kalkışsalardı, Hamlet doğru bir biçimde oynanmış olamazdı yine de; zira, korkarım ki Hamlet'i doğru olarak yansılamak bir olanaksızlıktır. 1912

Not: Bu yazıyı yazıp, bu betiği ilkin 1911 de yayımlamış olmama rağmen, Hamlet - Shakespeare'in Hamlet'ini - Moskova'da sahneye koymağa giriştim.

Mademki olanaksız olduğunu biliyordum, niçin giriştim? Çeşitli nedenleri var: inancımı güçlendirmek istedim - görücülerin de doğruyu anlamasını. Sonra, "tehlikeden yılmamak" istiyordum - sahneye koyucu olarak yeteneklerime şans tanımak istiyordum (yıllardan beri hiçbir oyun sahneye koymamıştım çünkü) Bunlara ek olarak, dostlarımın benden yapmamı istedikleri şeyi gerçekleştirmeye kalkışım söylenebilir.

Sonuç doyurucu muydu? Evet. Şuna daha iyi inandım ki, Shakespeare'in oyunları oynanamaz - oynanırsa can sıkar - insanlar, mimaride, müzikte olduğu gibi tiyatroda hiçbir şeyden ilkelerin karmaşıklığı denli hoşlanmazlar. Moskova Sanat Tiyatrosu'nun oyunu nasıl yansıladığını sorarsanız, iyi diye yanıtlarım, hem de çok iyi - ama sanatımızı yöneten ilkelere bağlı kalmasından ötürü değil.

Üç yıl önce, sahneye koyucularına en doğru yolun bu olduğunu söylediğim zaman, tiyatronun kapılarını ilkelere kapalı tuttular. Yine de Avrupadaki ilk tiyatro olarak biliniyor - Cehennemde sürdürüyor kırallığını.

Çeviren : Gürkal AYLAN

(*) "... Shakespeare'in oyunlarındaki birlik, bütünlük ve dokunulmazlığı savunan ve onların, herhangi bir değişiklik ya da düzeltme yapılmadan, kesintisiz oynanması konusunda direten Tieck'le aynı kanıda birleştiğimizi görmekle sevinçliyim."- GOETHE

EDWARD GORDON CRAIG
Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi
Ekim 1963, S: 145, S. 50-52

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI