1919 Mayıs'ının 19. günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüm:
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, genel savaşta yenilmiş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş; şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalamış. Büyük savaşın uzun seneleri
içinde millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi, genel savaşa sevk edenler, kendi hayatlarının kaygısına düşerek, memleketten kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vandettin soysuzlaşmış, kendine ve yalnız tahtını koruyabileceğini hayal ettiği, alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın Başkanlığındaki Kabine; aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın
iradesi altında ve onunla beraber, şahıslarını esirgeyebilecek herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta.
İtilaf Devletleri ateşkes hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer bahaneyle İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş, Antalya ve Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor.
Her tarafta yabancıların subaylarıyla görevlileri ve özel adamları faaliyette. Nihayet, 15 Mayıs 1919'da İtilaf Devletleri'nin oluruyla, Yunan Ordusu Izmir'e çıkarılıyor. Düşman devletler, Osmanlı devlet ve ülkesine, maddeten ve manen saldırıda; onu yıkmaya, bölmeye karar vermişler. Padişah ve Halife olan kişi, hayatını ve rahatını kurtarabilecek çareden başka
bir şey düşünmüyor; hükümeti de aynı durumda.
Başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, ne olacağını bekliyor. Ordu, ismi var, cismi yok durumda. Komutanlar ve subaylar genel savaşın bunca güçlük ve sıkıntılarından
yorgun, vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor. Gözleri önünde derinleşen, karanlık felaket uçurumun kenarında, kafaları , çıkar yol, kurtuluş yolu aramakta. Ulus ve ordu, Padişah ve Halifenin hainliğinden haberi olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla uyumlu ve sadık.
Ulus ve ordu kurtuluş yolunu ararken, kuşaktan kuşağa geçen alışkanlıkla, kendinden evvel, yüce hilafet ve saltanat makamının kurtuluş ve korunmasını düşünüyor. Bu inanca aykırı inanç ve düşünceleri açığa vuracakların vay haline! Derhal
dinsiz, vatansız, hain, istenmez olurlar.
Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı ülkeleri, tümüyle parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Bu durum karşısında tek bir karar vardı . O da ulusal egemenliğe dayalı , kayıtsız şartsız bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmak. Esas, Türk
Milleti'nin haysiyetli ve onurlu bir millet olarak yaşamasıdır.
Bu, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulusa, uygar insanlık, uşaklıktan üstün bir nitelik yakıştıramaz.
Yabancı bir devletin himayesini ve kayırmasını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlüğü ve miskinliği benimsemekten başka bir şey değildir. Halbuki Türk'ün değeri, onuru ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, esir yaşamaktansa yok olsun, daha iyi.
Öyleyse; ya istiklal, ya ölüm. İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, fani Mustafa Kemal. Diğeri, milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemal'ler idealidir. Ben, işte onu temsil ediyorum. Feyiz milletindir, benim değildir. Önemli bir görevin yapılmasında benden önce harekete geçen millet olmuştur. Biz, çalışmamızda halkımızın yüceliğine, halkımızın azim ve imanına dayanmaktayız.
Türk Milleti'nin yaradılışına en uygun irade, Cumhuriyettir. Vatan, bayındırlık istiyor, zenginlik ve refah istiyor. Bilim ve ustalık, yüksek uygarlık, özgür düşünce istiyor. Memleket, mutlaka modern, uygar ve yeni olacaktır. Bizim için bu, yaşam sorunudur.
Halkla çok temasım vardır. Halk bilemezsiniz, ne kadar yenilik taraftarıdır. Yönetimi onun eline vereceğiz. Cumhuriyet, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istemektedir. Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım; ilim
ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde, akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.
Aydınlarımız, "Ulusumu, en mutlu ulus yapayım" der. "Başka uluslar nasıl olmuşsa, onu da tıpkı öyle yapayım" der. Ancak; düşünmeliyiz ki, böyle bir kuram, hiçbir dönemde başarılı olmuş değildir. Bir ulus için mutluluk olan bir şey, başka bir
ulus için yıkım olabilir. Aynı neden ve koşullar, birini mutlu ettiği halde ötekisini mutsuz edebilir. Onun için, bu ulusa gideceği yolu gösterirken; dünyanın her türlü biliminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanalım. Ancak, unutmayalım ki,
asıl temeli kendi içimizden çıkarmak zorundayız.
Başarılı olmak için, aydınlarla, halkın düşünce ve amacı arasında uygunluk olması gerekir. Aydınların halka telkin edeceği ülküler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. Her şeyden önce çok çalışmalıyız. Servet ve onun doğal sonucu olan, refah ve saadet, yalnız çalışkanların hakkıdır. Bizim gücümüz,
milletin güvenidir.
Türkiye Halkı , yüzyıllardır özgür ve bağımsız yaşamış, istiklali, yaşamak için şart saymıştır. Herkes istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine göre bir siyasal düşüncede olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yapmak ya da yapmamak hak ve özgürlüğüne sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim
olunamaz. Vicdan özgürlüğü mutlaktır. Bireyin, doğal haklarının en önemlilerinden biridir. Özgürlük olmayan bir ülkede, ölüm ve yıkım vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası , özgürlüktür. Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.
Uluslararası ilişkilerde, karşılıklı güvenliği ve saygınlığı
amaçlayan açık ve samimi politikanın en ateşli taraftarıyız. Barış yolunda nereden bir hitap geliyorsa, Türkiye onu coşkuyla karşıladı, desteğini esirgemedi. Dış siyasetimizde dürüstlük, özellikle barış düşüncesine dayanır. Uluslararası herhangi bir
sorunumuzun barış la çözümünü aramak, bize uyan yoldur.
Türk ata yurduna ve Türk'ün bağımsızlığına saldıranlar kimler olursa olsun, onlara ulusça, silahlı olarak karşılık vermek onlarla savaşmak gerekiyordu. Bağımsızlık amacı elde edilinceye kadar, tamamıyla ulusla birlikte, fedakarca çalışacağımıza kutsal değerler üzerine and içtim. İçine düştüğümüz
kanlı ve kara tehlikeleri görmeyecek hiçbir yurtsever düşünülemez.
Tarih bir milletin varlığını ve hakkını hiçbir zaman inkar edemez. Vatanımız, milletimiz aleyhinde verilen hükümler kesinlikle iflasa mahkumdur. Vatan ve milletin kutsal saydığı şeylerin kurtarılıp korunması konusunda son sözü söyleyecek ve bunun hükmünü yaptıracak güç, bütün vatanda bir elektrik şebekesi haline girmiş olan ulusal akım ve yiğitlik ruhudur.
Bu millet, hiçbir zaman istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz, yaşamayacaktır. Ben gerektiği zaman, en büyük armağanım olarak Türk Milleti'ne canımı vereceğim. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
Süngüyle, silahla, kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültürde, fende, bilimde, iktisatta zaferler kazanmak uğrunda çaba vereceğiz. Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça, savaş alanlarında ne kadar parlak zaferler kazanırsa kazansın, ilerleyemez. 0 zaferlerin yaşayacak sonuçlar vermesi, ancak irfan ordusuyla sağlanır.
Yeni Türkiye hükümetinin özü, ulusal egemenliktir, eşitliğin de dayanağı ulusal egemenliktir; adaletin de, hürriyetin de. Ulusal egemenlik, öyle bir nurdur ki, kar şısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar. Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete hakim olunamaz. Yüzyılların yarattığı ulusal ruha, güçlü ve sürekli ulusal iradeye hiçbir kuvvet
karşı koyamaz.
Hayat, mücadeleden ibarettir. Ulus sevgisinden büyük
ödül yoktur. Kurtuluş Savaşı'nda benim de milletime birtakım hizmetlerim olmuştur. Bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim, "yapılanın hepsi milletin eseridir" dedim; doğrusu da budur. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya
hayattan almış bulunuyoruz.
Büyüklük odur ki; hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ideal ne ise, onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, önüne sayısız engeller yığacaklardır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız, hiç gibi görerek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın.
Ondan sonra sana, "büyüksün" derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.
Biz, uygarlıktan bilim ve fenden kuvvet alıyoruz.
Türk Milleti'nin yeteneği ve kesin kararı , uygarlık yolunda durmadan yılmadan ilerlemektir. Yorgunluk, her insan, her yaratık için doğal bir haldir. Fakat insanda, yorgunluğu yenebilecek
manevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet; yorulanları, dinlendirmeden yürütür.
Sizler, yeni Türkiye'nin genç evlatları; yorulsanız bile, beni takip edeceksiniz. Asker oluşumuz; artık eskisi gibi, başkalarının hırs, şan ve şöhreti ve keyfi için değil, yalnız, bu aziz topraklarımızı korumak içindir. Karşılıklı güvenlik ve bütün dünya uluslarının istemesi gereken bir mutluluk esasıdır. Vatanın her karış toprağı , vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.
Tam istiklal, üzerimize aldığımız görevin temelidir. Biz, yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Tam istiklalden kastımız; siyasal, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel, her yönden tam istiklaldir.
Biz, kendi ulusal sınırlarımız içinde, hür ve bağımsız yaşamak istiyoruz. Meclisimiz ve Meclisimizin Hükümeti, savaşçı ve maceracı olmaktan uzaktır. Aksine, barış ve güvenliği tercih eder. Özellikle, insani, medeni ideallerin gerçekleşmesine inanmaktadır. Gerek doğu, gerek batı dünyasıyla daima iyi ilişkiler ve dostluk aramaktayız.
Milletimiz, güçlü olmaya karar vermiştir. Bugünün gerçeklerinden biri, kadınlarımızın her alanda yükselmelerini sağlamaktır. Kadınlarımız, bilgin olacaklar, erkeklerin geçtikleri bütün
öğrenim aşamalarından geçeceklerdir. Türk Milleti'nin geleceği, bugünkü evlatlarının doğru görüşüyle ve yorulmak bilmeden çalışmak azmiyle, büyük ve parlak olacaktır.
Bizi, diğer uluslar arasında geri bıraktıran, adli, siyasal, iktisadi ve mali zincirler kırılmış parçalanmıştır. Bugüne kadar kazandığımız başarı bize ilerlemeye ve uygarlığa doğru bir yığın
yol açmıştır.
Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı başarılar, gelecekteki zaferlerimiz için değerli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle
mağrur olmayalım, yeni bilim ve ihtisas seferlerine
hazırlanalım.
İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün mü ki, bu kitlenin bir parçasını ilerletirken ötekini ihmal edelim de kitlenin tümü ilerleyebilsin? Mümkünmü ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça, öteki
kesimi göklere yükselebilsin?
Tarihlerinizi okuyunuz; görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep
din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Şimdiye kadar; milletin dimağını paslandıranlar, uyuşturanlar, bunu isteyenler olmuştur. Zihinlerdeki bütün hurafeler atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, dimağa, hakikat nurları aşılanması imkansızdır.
Sarık ve cüppeyle, artık dünyada başarılı olmanın imkanı yoktur. Bazı kimseler, çağdaş olmayı , kafir olmak sanıyorlar. Asıl kafirlik, onların bu zannıdır. Gerici düşünceler güdenler, yolumuzun üstüne dikilmek istiyorlar, onları ezip geçeceğiz.
Hiçbir millet, başka bir milletin usullerini taklit etmek yoluna gitmemelidir. Ulusal benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere av olur. Bizim halkımız çok temiz kalpli, çok asil ruhlu, ilerlemeye çok yeteneklidir. Bu halk bir defa muhataplarının
samimiyetle kendisine hizmet ettiğine inanırsa, her türlü hareketi hemen kabul eder.
Gençler, siz almakta olduğunuz eğitim ve irfan ile insanlık erdemlerinin, vatan sevgisinin, düşünce özgürlüğünün, en değerli simgesi olacaksınız.
Bizim kıyafetimiz milli midir? Hayır. Bizim kıyafetimiz medeni ve milletlerarası mıdır? Hayır. "Altı kaval, üstü şişhane"dir. Medeni ve milletlerarası kıyafet, bizim cevherli milletimize layıktır. İşte, onu edineceğiz. Ayakta iskarpin veya potin, bacakta pantolon, üstte yelek, gömlek, yakalık, ceket ve bunların tamamlayıcısı olmak üzere, başta güneşlikli serpuş. Bunun adına "şapka" denir.
Birtakım şeyhlerin, dedelerin, çelebilerin, babaların arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara, talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan oluşan bir kitleye, uygar bir ulus gibi bakılabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler ülkesi olamaz!
Cumhurbaşkanı olmasaydım, ulusal eğitimde önde gelen bir görev yapmak için, Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim. Yeni neslin donatılacağı manevi nitelikler arasında kuvvetli bir fazilet aşkı ve kuvvetli bir düzen ve disiplin fikri de yer almalıdır. Eğitimdir ki, bir milleti özgür, bağımsız, şanlı , yüksek bir toplum
olarak yaşatır. Yoksa onu, köleliğe ve sefalete teslim eder. Yüksek kültürle ve erdemle dünya birinciliğini tutmak zorundayız.
Öyle bir iktisat dönemi de gerekir ki, ülkemiz insanca yaşamasını bilsin. İnsanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenip, ona yönelsin. Tarımın, sanayinin, hayatın temsilcisi olsun ve artık bu ülke fakir ve millet hakir olmasın. Ülkemize zenginler ülkesi ve yeni Türkiye'nin adına, çalışanlar diyarı denilsin.
Türkiye'nin gerçek efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refaha, mutluluğa, servete layık olan köylüdür. Halk ve köylüler, bana her yerde iş programını
şu iki kelimeyle ihdar ettiler, "yol ve okul". Yollar için, "köylünün kanatları" dediler, "okul için; her şey."
Bir toplum; aynı amaca, bütün kadınları ve erkekleri ile yürümezse, ilerlemesine, uygarlaşmasına fen bakımından imkan, bilim yönünden ihtimal yoktur. Kadınlarımızın elverişsiz koşullar altında, erkeklerden geri kalmayışı ve belki aynı koşullar altında erkeklerden ileri gidişi ile iftihar ediyoruz.
Bir milletin yenileşmesinde ölçü; musikide değişikliği olabilmesidir, kavrayabilmesidir. Ulustaki ince duyguları , düş ünceleri anlatan söyleyişleri toplamak, onları son musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu sayede, Türk ulusal müziği yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir. Musiki; hayatın sevinci, zevki, mutluluğu, her şeyidir; hayat müziktir. Bizim gerçek müziğimizin kaynağı , Anadolu halkıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı
olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız.
Millete efendilik yoktur, hizmet vardır. Cumhuriyet, erdeme ve ahlaka dayanan bir idaredir. Cumhuriyet, fazilettir.
Vatandaşlar; yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. Düşününüz ki bir milletin yüzde 80'i okuma yazma bilmezse, o ayıptır. Bundan, insan olanlar utanmalıdır. Bu millet, utanmak için yaratılmış bir millet değildir.
Büyük Türk Milleti cehaletten, az emekle, kısa yoldan, ancak kendi güzel ve asil diline uyan bir vasıtayla sıyrılabilir. Bizim ahenkli, zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.
Yobaz insanların din, imanla hiçbir samimi ilişkisi yoktur. Dini taassup; onlar için bir nüfuz ve menfaat aracıdır. Halk arasında hiçbir nüfuz ve kuvvete sahip olmadıkları halde simsarlığını yaparlar. Biz, sınıfsız, imtiyazsız bir kitleyiz.
Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin özgür, bağımsız, hep
daha güçlü, hep daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler ve yenilgiler, bozgunlar ve felaketler o dönemlerdeki iktisadi koşullarımızla ilişkilidir.
Yeni Türkiye'mizi, layık olduğu düzeye çıkarmak için, ekonomiye birinci derecede önem vermek zorundayız. Zamanımız bir iktisat çağından başka bir şey değildir.
Dünyada her şey için, maddi manevi her şey için, en hakiki mürşit; müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de yeteneği artmış ve yükselmiş olan, erdemli, güçlü bir nesil yetiştirmek, ana siyasetimizin açık dileğidir.
Köylümüz, bugüne kadar öğretim aydınlığından yoksun bırakılmıştır. Onun için eğitim sistemimizin temeli, mevcut cehaleti ortadan kaldırmaktır. Bu defa memlekette, topraksız çiftçi bırakılmamalıdır.
Hakikati konuşmaktan korkmayınız. Fikirler; zor kullanılarak, şiddetle, topla, tüfekle asla öldürülemez. Basın özgürlüğünden doğan sakıncaları giderecek olan araç, yine basın özgürlüğünün kendisidir.
Ben, diktatör değilim. Güçlü olduğum söylenir. Evet, bu doğru, istediğim her şeyi başarabilirim, ama ben zorbaca, acımasızca hareket etmeye muktedir değilim. Diktatör halkı ezer, ben kalp kırarak değil, kalpleri kazanarak yönetmek isterim.
Kapıdaki nöbetçinin bile benden korkusu yoktur; kendisine sorun isterseniz. Korku üzerine hakimiyet kurulamaz. Ben; düşündüklerimi, söylediklerimi, olduğu gibi söylerim. Lüzumlu olmayan bir sözü kalbinde taşımak gücü olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Yanlışım varsa, halk beni
tekzip eder.
Yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Bazı
yerlerde kadınlar görüyorum ki başında bir bez veya peştamal, yüzünü gözünü gizler, yanından geçen erkeklere arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu davranışın anlamı nedir? Medeni bir millet anası , bir millet kızı için, bu garip şekiller, bu vahşi durum nedir?
Yurttaşlarım, az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti'dir. Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve medeniyetleri düzeyine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş refah araçlarına ve kaynaklarına kavuşturacağız. Ulusal
kültürümüzü, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız.
Türk Milleti'nin yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Yüksek bir insan toplumu olan Türk Milleti'nin tarihi bir niteliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Büyük millet olduğumuzu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Ne mutlu Türk'üm diyene.
Güneşin doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin harekete geçerek bağımsızlığa kavuşacaklarını da açıkça görüyorum.
Barış , uluslararas ı refaha ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur. Sürekli barış isteniyorsa, kitlelerin durumunu iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın tümünün refahı , açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları , haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.
Ulusun yaşamı tehlikeyle karşılaşmadıkça, savaş bir cinayettir. Türkler, bütün medeni milletlerin dostlarıdır. Ülkeler çeşitlidir, ama uygarlık birdir. Bir ulusun ilerlemesi için bu biricik uygarlığa katılması gereklidir.
Savaşın ne korkunç bir felaket olduğunu bilmeyen bazı liderler saldırgan amaçlar gütmektedir. Milliyetçiliğin gerçek anlamını bozarak, kendi uluslarını aldatıp yanlış yola sürüklüyorlar. Savaş patlak verirse, uluslar bunu önlemek için kaynaklarını ve askeri güçlerini birleştirirler. Bunun en hızlı ve etkili yolu, saldırganlığın yarar sağlamayacağını saldırgana gösterecek olan bir uluslararası kuruluş yaratmaktır.
Türk ihtilali; yüksek bir insani ülküyle birleşmiş, vatanperverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir. Bu inkılabın hararetli ve imanlı bir yapıcısı sıfatıyla, dünyaya açık yüreklilikle ve dostlukla bakıyorum.
Sağlığım konusunda söylentiler var. "Hastaymış, felç olmuş, günleri sayılı" diyorlarmış. İşte bakın, burada yüz yüzeyiz, sağlığı m yerinde, felç melç değilim. Hayatını ve canını sizler uğruna çalışmaya adamış olan ben, iyi durumdayım. Çünkü ben sizler için yaşıyorum. Gücüm, karşılıklı sevgimizden gelmektedir.
Bu ülke, bu ulus, yeni yönetiminde, dünyanın en güçlülerinden biri olacaktır. Bunun gerçekleştiğini görmeden ölmeyeceğim. Başkaları beni affetmeseler bile, ben onları affederim. Bağışlamak, benim yaradılışımdadır.
Yeni Türk toplumu yeni aifabesiyle, ulusal tarihiyle, özleştirilen diliyle, sanatları ve müziğiyle, teknolojik kuruluşlarıyla, tüm haklarda eşit kadın ve erkekleriyle, son birkaç yılın eseridir. Hükümetin iki hedefi vardır: Biri, milletin korunması ; ikincisi,
milletin refahını sağlamak. Bu iki amacı gerçekleştiren hükümet iyidir, gerçekleştiremeyen kötüdür.
Uluslar ailesinde Türkiye Cumhuriyeti, yararlı , çalışkan, barışsever bir üye olarak hizmet etmek ister. Biz, tek bir ekonomik düşünce sistemine bağlı değiliz; ne liberal ne sosyalist ne komünist ne devletçi ne himayeci. Yeni Türkiye, bir karma iktisadi
düzen yürütmelidir.
Demokrasi, bireylerin serbestçe gelişmesine imkan verir. İktisadi özgürlüğü ve özel teşebbüsü engelleyen devlet işlemlerinden kaçınır. Büyük sorunumuz, en uygar ve en gönençli ulus olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli bir devrim yapmış olan, büyük Türk Ulusu'nun dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü, en kısa bir sürede başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız. Bu girişimde başarı, ancak rasyonal bir planla ve en akılcı biçimde çalışmakla olabilir. Bu nedenle, okuyup yazma
bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, yurdun büyük kalkınma savaşının ve çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, ülke sorunlarının ideolojisini anlayacak, anlatacak, kuşaktan kuşağa yaşatacak kişi ve kurumları yaratmaktır.
İstesem, askeri diktatör olarak ülkeyi öyle yönetebilirdim, ama tek düşüncem, ulusum için bir çağdaş devlet yaratmaya gayret etmekti. Türk Milleti'nin olağanüstü başarıları bu arada
son yıllardaki siyasal ve sosyal reformları , ulusun kendi eseridir. Millette bu yetenek olmasaydı , hiçbir güç onu bu yönde harekete geçiremezdi. İlham ve kuvvet kaynağı doğrudan doğruya Türk Ulusu'nun bilinci ve vicdanıdır.
Sorun ölmek değildir. İdeallerimizi biz ölmeden önce gerçekleştirmektir.
Ey Türk gençliği; birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel, senin en değerli
hazinendir. Gelecekte de seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Bir gün bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; göreve atılmak
için, içinde bulunacağın imkan ve koşullarını düşünmeyeceksin. Bu imkan ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyen düşmanlar, dünyada benzeri görülmemiş bir zaferin temsilcisi olabilirler. Zorla ve hileyle aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün
tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu koşullardan daha acı ve daha vahim olmak üzere, yurdun içinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını, istilacıların siyasal emelleriyle birleştirmiş olabilirler. Millet belki yoksulluk içinde, harap ve bitkin düşmüştür.
Ey Türk istikbalinin evladı, işte bu durum ve koşullarda bile, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
TALÂT SAİT HALMAN
XXI. Yüzyılda Atatürk'ü düşünmek, S. 229-249

ŞİİRLERİ