SONSUZUN UÇLARI

1. Neden kimse sana benzemiyor Hatice? 2. Gözyaşımın sahibi Ne zaman alnımı camlara dayasam Kanatlarını canıma batıra batıra Sana uçuyor bütün kuşlar. 3. Ölümü senden mi öğrenecektim Soluğu canımdan çekilen kadınım. 4. Aynalı Hamam'ın yokuşunda Rüzgârlı bir zülüf Bütün kenti göklere çıkarıyor Bir ben kalıyorum o sonsuzlukta. Nereye gidiyorsun bırakıp beni Güzelliğin Tanrısı, nereye... 5. Çocuklar geldiler mi hiç? Geldiler Hatice İçimize baktık uzun uzun Sana geldik Tek tek odaları kokladılar Bizimle ağladın sen de Sonra yine ikimiz kaldık. 6 İster ölüm olsun ister ayrılık İnsan unutur mu var olduğu bedeni. Dünya sözüm, can evim Bir gün ağzından uzak gülerse ağzım Tanrı gökyüzüyle boğsun beni. 7. Kumafşarı'ndayız Gökyüzü ve toprak kocaman bir salıncak Eteklerin sevmenin bütün arzularıyla boyalı Rüzgâr değil, dünya soluk alıyor Savrulup duruyorum saçından tırnağına. Güzellik uzun konuşmaya gelmiyor hiç. 8. Hangi çölden geleceğim sana Yol harami, kandil kör, kumlar acı. Dünya hükmünden azade Leyla'm Sen bir Tanrı masalısın bundan sonra Ben evin eşiğinde Her gün ipe çekilen bir eski rüya. 9. Hece taşlarından başka Okuyacak yazım kalmadı. 10. Elma bahçelerini anımsa Tahtalı Köprü'yü anımsa Eteklerindeki karıncayı anımsa Ağzın bütün çiçeklerin tomurcuk vakti Söğütlerin öpüşünü anımsa Göğüslerindeki teri anımsa Gözlerinden gözlerime düşen Güneş bahçelerini anımsa Unutma ölürüm, unutma ölürsün Ayva çiçeklerinin gökleri altında Ağzına fısıldadığım sözleri anımsa... Yalnızlığımın annesi İnsan ölünce yalnız kendisi ölmüyor Ne diyordu Metin Abi Yani benim gözlerimin bunca yıl gördükleri Bir gün benimle birlikte Yok olup gidecekler, öyle mi? (1) 11. Hurma Çayır mezarlığında bir kadın Çimenler üstüne kandan izler döküyor. (2) Sesinin bütün kıvrımları ölümün sureti Vakit, dünyanın dışında bir vakit Toprak iç geçiriyor sessizce. Ağız dil vermezim Seninle konuşayım diye ağlaya ağlaya Taşların dilini öğrendim sonunda. 12. Ömür Hanım Çıkarıp çerçevesinden o hayal zamanları Silmezsem eğer hayatın harfleriyle Her gün biraz daha tozlanacak evimiz. 13. Viyana. Mozart. Tuna. Elisabeth'in dükkânı. Herkes dönüp korkusunu severken İnsanı kendinden taşıran bir incelik İki küçük periyle Menevişler düşürüyor acımıza "Elfen helfen Menschen" (3) Ömrümün elifi İnsan Tanrıdan önce sevgiye inanır Perilerden bir masal yatağının başında On ay ölümü evimize sokmadı Elisabeth. 14. "Evden uzaklaş biraz Antalya'dan çık Mezarlığa gitme her gün Fotoğraflar dünyayı örter Acı soğusun Sen Tanrı değilsin Ölülerden değil Dirilerden geçer zaman Git, bir başka insana dokun..." Ben de öyle yapıyorum Harflerden binlerce Hatice yaratıp Tek tek dokunuyorum hepsine Büyüyorum, büyüyorum Nasılsa ölüm var değil mi Binlerce hayatla gülüyorum zamana Gülüyor benimle birlikte Hatayi de: Bir derdim var bin dermana değişmem. 15. Beni unutmaktan koru Beni yalnızlıktan koru İçimdeki merhamet soğumasın Yüzünü çevirme acımdan Beni taşa dönmekten koru. 16. Despina Yozgat'tan gelmiş Sen Selanik'te doğmuşsun! İstanbul, ülkesiz devletsiz bir güzellik Birinizin gülüşü ötekinde gökyüzü Bu kadar mı güzel çiçeklenir dünya. Halkların-- diyeceğim Kalbiyiz diye gülümsüyorsun. 17. Onlara dedim ki, ölüm sizsiniz Hiçbir Tanrı iyi yapamaz sizi Hiçbir kötülük utandıramaz Her cümleniz bir çocuk tabutu Her annenin ağıtı baş yastığınız Babaları çoktan gömdünüz Çocuklarının koynuna Bütün mezarlar varoluş tahtınız Eyvah ki her gün biraz daha zalim Kapanmayacak açlığı ruhunuzun Hepimizin hayatını utanca çevirdiniz. Laleş'e sordum Hatice Paramparça bir sevgiyle fısıldadı Evleri Sur'da değilmiş Ronya iyiymiş Sevinebilirsen eğer!.. 18. Odalardaki boşluğunu topladım geldim Neşet'in bütün seslerini topladım geldim Yalnız uçan kuşların gökyüzünü topladım geldim Yastığında solan tülbendin kokusunu topladım geldim Çocuklar aradı, seslerinin aştığı yolları topladım geldim Bir kadın ilaç soruyordu eczanede, elleri yok Alın çizgisinde yanan kandilin fitilini topladım geldim Mihrapsız secdesiz bir dua mezar taşlarında Sen nasıl yok olursun anlamıyorum, topladım geldim (4) Gül bozuk, kadife soğuk, karanfil gözyaşı kurusu Limoni bir selvi bütün armağanım, geldim... Şahgülüm, başucundayım, sevgililer günün kutlu olsun... 19. Bu aşk yüceliktir, yüceliktir, yüceliktir Bu suret hayalden ibarettir, hayalden ibarettir, hayalden ibaret Bu nur ululuktur, ululuktur, ululuktur Bugün buluşma günüdür, buluşma günüdür, buluşma günü! MEVLÂNÂ 20. Tuhaf bir adam oldum Kendimle konuşuyorum evin içinde Biraz da şu koltuğa oturayım, diyorum Perdeleri ne kadar zamanda yıkardın, diyorum Bir gün olsun açık bırakmıyorum yatağımızı El ayak değmeyen yerler nasıl tozlanıyor böyle Merak etme, mutfağı tertemiz ettim Terlikler senin istediğin gibi duruyor Çamaşır ipini silmeden asmıyorum çamaşırı Bir kahve yapayım diyorum İki fincan koyuyorum, süt hazırlıyorum sana Sessizlikten mi nedir Bütün bunları yüksek sesle söylüyorum. İnsan başka nasıl katlanır ölüme, bilmiyorum. 21. Misafirler gitti Biz kaldık yine. Eşyaların düzeni bozulmasın diye Çırpınıp durdum sessizce. Yeri değişen her şeyin Seni biraz daha uzaklaştırdığını söyledim Öylece baktılar yüzüme. İnsan anılarını nasıl korur başka Bilmiyorum Duvarda kocaman bir çivi deliği. Yollarımın sahibi Ben ölene kadar İkimiz de bir yere gitmiyoruz. 22. Herkes gülüp oynuyor Hatice Gülüp oynamayanın da Yarası yaramıza değmiyor. Ne yapacaklardı, değil mi Başkalarının ölümü Bir gizli yaşama sevinciyken. Kadınım Kaç kez gölgelendi yüzümüzde Hayatın o büyük bağışı: Acısını unutanın Yıldız dolmuyor gecesine Buydu bizim soylu yalnızlığımız. 23. Kardeşlerin mi? Sen öldün onlar konuştu. Bir ölü zamandan ötekine Kan pıhtısı birer cümle hepsi de. Ah ey hak edilmemiş hayat Nasıl da düşüksün sözler içinde. - Gelsinler mi? Gözlerin hâlâ o boşlukta. Uzaklık ne büyük imkân! Herkesten çabuk inandılar ölümüne. Evimin sızısı Kardeşlerin ölümün olmadığı yerlere gittiler! 24. Ömür Hanım Seni çok özledim, çok Ben gelene kadar çürüme ne olur. Yüzüm kuyular mührü Ellerim iki turna uyuduğun sonsuzlukta Odalar toprak döküyor üstüme. Ölümü de dünyada yaşıyormuş insan Gövdem kalbimin darağacı Şahgülüm... uzun sürmeyecek yalnızlığım. 25. Sarkaç durdu. Kapı yok. Ayna buğulanmıyor. Tanrı bitti. Ölüm değil büyük ceza Her zerresi yalnızlık Bir dünyayı sevmek hâlâ. Ayrılık burcum... Parmaklarım birer mihrap çırası Gövdem bitene kadar tüteceğim başında. 26. Ölümden sonra da büyüdüğüm beşik... Kirpiklerim birer gözyaşı kalemi Dünyayı iyiliğinle yeniden yaratarak Tanrı ayetiyle aynı yalnızlıktan süzülmüş Her harfi mezarında bir gökyüzü damlası Fotoğraflarından bir daha doğurarak dilimi Tomurcuk bahçelerin baş dönmesiyle Sabahın çiyini akşamın odalarına düşürerek Ağzım yarım kalmış arzularından bir avaz Tuttum şiirler yazdım unutma diye beni. Ölümden sonra da var olduğum güzellik... 27. Aylardır gitmiyordum. Deniz kıyısına gittim. Ben aylardır gökyüzüne de bakmıyorum. Bir eski mavilik işte. Bir gece soluğu. Güneş salkımı. Dünya dışı bir dünya. Dönüyor. Su kırılınca köpük oluyor. Beyaz oluyor. Kumlar beşik gibi bir gidip bir geliyor. İnsanlar seviniyor. İnsanlar denize girince bağırıyor. Bilmiyorum. Ben ağladım. "Berke'yle yüz biraz, ben bilmiyorum işte." Sonsuz bir annesin sen. Denizde de... Boşluk kendine çevirdi beni. Her şey ağırlaşıyor. Her şey soğuyor. Belki de hiçlik bu. Sen orada yalnız kalma diye burada konuşup duruyorum. Canımın burcu. Kirpiksiz gülüm. Merhametine sığındığım kadın. Senden bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutuyor. Ömür Hanım, iyi ki ben de seninle yaşadım dünyayı. 28. Bülbüller figan eyler (5) Yaramı tamam eyler Ben felek bizarıyım Her günüm haram eyler Acımın burcu sensin Külümün harcı sensin Ölümün kışı geldi Canımda kırcı sensin Şu dağın başı hayal Gözümün yaşı hayal Oturdum toprağına Kirpiği kaşı hayal 29. Dünyanın bütün seslerini alıp götürdün Mezarından başka harf kalmadı ağzımda. Yoruldum kalabalığın hayatından Yaşamak diye el çırptığım ne varsa Şimdi bir ölüm türküsü, bir hatıra yangını Yalnızlık çark dönüyor üstümde. Yeryüzü şarkım, sürmeli pencerem Her sabah aynı soğuk Her akşam aynı keder Yastığını koklaya koklaya öğrendim İnsan bir kere ölmüyormuş meğer... 30. Ölüm evini buldu. Ağzımızda son bir dünya hecesi Yüzümüz, suyuyla boğulmuş bir göl Kirpiklerimizde kurumuş arzular Geçip oturdu "ılık minderimize." (6) Ben şimdi o bağbanım Hatice Kemiklerin çiçek açsın diye Çırpınıp duran başında... 31. Yâr zülfünde arş-ı rahman eğlenir (7) Şahgülüm Buna da mı sevinecektim... Eğilmiş ak göğsünün eziğine Mezarında çiçeklenip duruyor Tanrı. 32. Eşiksiz evim, penceresiz odam Sevdiğim ne varsa bir bir geliyor ardından Ölüm beni sana hazırlıyor... 33. Uyandım. Alacakaranlık. Bir öksüz rüya bedenim. Ruhun doluyor. Her şeyde ikinci bir varoluş büyüsü. Taşlar gök yüzüne gülümsüyor. Yıldızlar karıncaların gözbebekleri. Rüzgâr dünyayı uykulara boyuyor. Mesafeler kaybolmuş. Eşyada bir insan sıcağı. Sonsuzluk kirpiğimizde serçe kuşu. Bir kanadı hayal, bir kanadı hatıra. Konup konup kalkıyor çaresizliğimize. İkimiz de eşikteyiz. İçeri de ıssız, dışarı da. Sen geçtim sanıyorsun, ben kaldım. Bir uzun can çekişme. Dudakların ağzımda gözyaşı mührü... Ömür Hanım, öyle bir acı ki bu, ölen yaşayanda her gün yeniden ölüyor, yaşayan ağlamadan kimseyi sevemiyor. 34. Kefenimi toprağının altına sermedikçe, elimi çekmem senden, çekmemi bekleme. HAFIZ 35. Biz şimdi Sezer'in bahçesinde Ölümle mühürlü iki kum asmasıyız... Saçları rüzgârla gamzeli bir iyilik Üstü başı güneşe çıkmış yaşama arzusu Elleri yüz bin serçe çimenlerin koynunda... Sevgi nasıl bir Tanrı böyle Hatice Miran'la, Kejan'la, bahçelerin gökyüzüyle Sezer bir daha büyütecek bizi. Uzun sürmeyecek odaların soğukluğu Bir gün yapraklarımız değecek birbirine Sen o gün geleceksin evine Ben o gün geleceğim evine... 36. Ölüler yaşlanmazmış Yalan Sensin canımda çırpınan zaman. Bir gün ben de Senin kış bahçende-- Sevmek başka nedir Ömür Hanım... 37. Gün bitti Beydağları akşam misafirim Ölümden konuşuyoruz Puhu, yılan, karınca... 38. Ayrılık mı olur seninle benden Meğer başım düşe meydan içinde. (8) Harfim, hecem, cümlem Bütün hatıralarımızı toplayıp geleceğim Ayrılık o zaman tamam olacak. 39. - İçme şunu, beni ortada bırakacaksın. - Biraz toparlanayım da Karadeniz'e gidelim. - Gittiğin yerde bir gece kal. Ben iyiyim. Yazık sana. - Gelmiyorlar diye söylenip durma insanlara. - Kimseye borcumuz kalmadı değil mi? Beni onurundan doğuran kadın Kalmadı Bu kadarmış bizi büyüten acı Bu kadarmış içimizde yanan ışık Bu kadarmış yeryüzüne düşen gölgemiz. (2014 - 2016)

Şükrü Erbaş
( 1953 - )


(1) Metin Altıok
(2) Kandan izler gördüm yeşil yaprakta - Erzincan Türküsü.
(3) Periler insanları severler, yardım ederler.
(4) Ben nasıl yok olurum anlamıyorum / Dünya yok olabilir belki. - F.H. Dağlarca
(5) Bir Urfa türküsünden söz alarak.
(6) Ergin Günçe.
(7)Yozgat Türküsü / Arş-ı Rahman: Tanrının Makamı.
(8) Pir Sultan Abdal

Yaşıyoruz Sessizce, S. 43-81





ŞİİR PARKI