ANNEM YOK ARTIK
Annem yok artık. Beni düşünen kalbi yok. Bitti.
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık, yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü,
Dalgın yüreğini çok gördü,
Bizim için çarpan, kaygılarla dolu yüreğini.
Annem yok artık. Bu kesin. Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek,
nasılsın yavrum demeyecek,
sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
yine gel demeyecek,
çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
annemin olmadığı dönemi,
onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
istediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri bir şey anlatmıyor bana,
aklımda hep son dönemlerinin annemi.
Hayatım sürüp gidecek, annem olmadan,
çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
ufarak, biraz mahzunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
kapımı açıp girmeyecek.
Yüreği dopdolu, trafikten, insanlardan şaşkın,
kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında.
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,
uğultulu bir rüzgâr gibi akıp geçiyor hayatım.
Anne diyemeyeceğim artık bir başkasına
sesimin anneme seslenirkenki tonuyla.
Tatil dönüşlerinde annemin uğrayacağım evi yok,
beni seven birileri olacak mı yine de,
Gidip koşulsuz uzanacağım bir yatak,
saçlarımı okşayacak bir el
Ama ben anneme de bütün bütüne
hiçbir zaman bırakamadım kendimi
Saçlarımı okşarken, yorulur şimdi
bırakır şimdi diye düşünürdüm
Ve çılgınca yaramaz,
beyni boş denecek kadar yaramaz,
ve hastalıklı denecek kadar duyarlıklı
bir çocuktum çocukluğumda.
Dizlerine oturduğum bir gün, indim utanarak,
kısa pantolonumdan fırlayan
ve bana artık çok büyümüş gelen dizlerimle.
Oysa ilkokul ikide ya var ya yoktum daha
O zaman tanıdım sonsuz geniş caddelerini Kars'ın,
sonsuz geniş göğünü ve o zamanlardan kaldı
yüreğimde sonsuz bir uçurum duygusu.
Annem hiçbir zaman bilmedi bunları
yüreği büyümüş bir çocuktum ben
gizli gizli ne kadar çok ağladım
bir gün öleceğini düşünerek onun.
Annem yok artık,
Onun yüreğindeki ben de yokum,
yani annemle tanımlanan ben de öldüm onunla.
Şimdi yeni bir tanıma alıştırmalıyım kendimi,
şimdi ben kendimi düşünmezken bile
kim düşünür beni.
Umutsuz olmamak gerektiğini biliyorum,
bu acımasız gecede
Yazgı diye birşey yok,
içinde yaşadığımız bu toplum öldürdü annemi.
Çarpıntılarla hırpalanan yüreği
dayanamayıp parçalandı sonunda.
Şimdi toprak dolar gözlerine,
artık istese de kımıldayamaz,
Yokluk esir aldı onu.
Bağladı ellerini kollarını sessizlik,
çaresiz bile değil artık,
Bir çocuk gibi korunmasız,
karıştı bin yılın ölüsüne.
Ama onun umutları,
benim de umutlarım olacak bundan böyle.
çaresizleri korurken,
annemi de korumuş olacağım biraz.
O dilediğince yaşayamadı ömrünü,
varlığını özgürce geliştiremedi.
Ama bütün insanlar,
varlıklarını özgürce geliştirecekler birgün
ve annemi hiçbir zaman unutmayacağım.
Her ölüm kahramancadır,
annem hepimizden önce yaşadı
bu kahramanlığı.
Ey benim yüreğim, güç ver bana,
ey hayat güç ver bana,
anneme yaraşan şiirler söyleyeyim,
Boşuna yaşamış olmasın o,
sonsuzlaşsın,
içten, pürüzsüz dizelerimle..
Nasıl acı duyarsa bir mağara adamı,
nasıl çıkarsa ölçüsüz haykırışlar gırtlağından
Öyle bağırayım ben de, sonsuzlaşsın yüreğim,
bütün insanlara sevgiler taşıyacak kadar
Ve öylesine güzelleşsin ki her şey,
öylesine erisin ki yumuşak bir ışıkta
Öylesine bilgeleşeyim,
öylesine sevgiyle dolsun ki kalbim,
ölürken annemleşeyim.
Biliyorum var olmaz bir daha yok olan şeyler,
umurumda değil
biçim değiştirişi maddenin,
ruh diye birşey de yok.
Ama gizli sevgiler bulunup çıkarılırsa
yüreklerinden insanların,
Çıkarılırsa karanlığından unutuşun
yaşanmış olan şeyler
Ve tek bir insan yüreği gibi çarparsa
bir günlük insanlık,
Hiçbir şey yok olmamış olacaktır,
dönüşerek sonsuz, büyük
ve bütün zamanları birleştiren bir sevgiye.
1976
ATAOL BEHRAMOĞLU
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var, S. 27-30
|