YİRMİ DÖRDÜNCÜ GÜN

Toplanmıştı tüm kulları Rabbim’in, Çok sevdiği büyük dostun yanında. O ermişler ermişi yudum yudum sunarken, Bilgi ne kutsal şeymiş insanlar anlamada..
“Bilim Çin’de olsa gidin, Ne kadar uzaksa da..” Ya alimin mürekkebi? “Şehidin kanından da..” Bir başka büyük bilge; “Olurum hem de köle Çok değil, şöyle biraz Bana harf öğretene”..
İlkay dedi, “Babacığım, Güzel söylüyorsun ama Önemliyse bu kadar Ya öğreten, öğretmen?”
“Alimden söz ederken, Şehidin kanı derken, Bilge köleyim derken, Neydi konum? Öğretmen.. Bak yavrum, yıllar önce İlkokula başlarken, Düşündün mü bunu hiç Kimdi seni eğiten? O olmasaydı eğer, Ne söylerdi İdil’e Şu raf dolusu kitap Neler vermedi bize..”
“O doldurdu boşluğu Benim ben olmam için O sevdirdi insanı, doğaya saygı için. Şimdi anlıyorum ki, o en kutsal gözümde Darılma babacığım, belki senden de önde.. Bundan sonra duymazsın en küçük yerinmemi, Elime alınca ben, Bilgi için kalemi. Artık sarılacağım, sıkıca, görev bildim. İnan ki gelecekte ben, ben de bir öğretmenim...” Günay TULUN Şiiri Gönderen : Nükhet RİSA


ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN :




ŞİİR PARKI