AŞK DEDİĞİN DOKUZ DÜĞÜN

II Suskusunda gizliydi tutkusu dudaklarının Ellerim yaban kalmış kokusuna teninin Ellerim tüm hoyratlığını hayatın soluğunda boğdu Ve gün gözlerinde doğdu.

Ah bu yalnızlığı yaşamın bir yanıma yaslanmış Yeni masallara öykünüyor Ah sesim uykularımda uzun koşulara bileniyor. Gece birkez daha gözlerime oturmuş Git diyorum gitmiyor.

Oysa ki küçük bir kız çocuğuydu elma şekerinin hasreti . Vakitlice uyanmak gerek. Devrimler doğuracak kadınlar.

Bu sene de çığlık harmana kaldı.

Ve söz efendisinin ellerinde, tutsak kelimelerim var, Cendereden geçmiş hayli yıpranmış nazik kelimelerim var.

Ey; geceleri yorgan yapıp koynuma aldığım O muhteşem gizi hayatın Düşlerimde bilesin tahtın var…

Tütün sardığım günlerdi gölgesinde çocukluğumun Sana nasıl anlatmalı o masalı bilemiyorum Sana sarıydı heryer desem Sade gök mavi ve yanıyordu koskoca Muş Ovası Sarı sapsarı bir öğle güneşinde.

Helezonları ufku saran geçitler açıyordu Kavak gölgesinde.

Ben tütün sarıyordum Harman yeri efil efil Akşamları genç kızların ve dahi oğlanların Türküleri selam duruyordu dolunayda Ve Haç-e resh¹ bütün ihtişamıyla göz kırpıyordu Küçük aralıklarla yakılan ateşlerde Pekmez kaynatılıyordu.

Halaya duruyordu harman yeri bir yanım cergobez², bir yanım herkoşte³ Eriyordu yüreğimin yağları bir zaman sonra gelecek seni düşündükçe.

Oysa ki daha çok vardı sana…

İşte en büyük yara; Sen hayallerimde bile henüz şekilleniyorken Ben yalınayak bile geçemiyordum düşlerinden.

Sana çok vardı…

Sana varmak için birçok toprak, birçok başak, birçok hayat kavrulmak gerekti.

Ve ben bunu öğrenende yaş Kemal’e erdi. Polisti 945 tevellüt babam; tarladan tapandan, kağıttan kalemden, ekmekten silah silahtan ekmek düşleriyle bilinecek ve birde…

O benim babam.

Ben sana örgütlerken bütün haylaz çocukluğumu sen gidiyordun. Neredesin bilemediğimden bildiğim en güzel yerdeydi hediyen…

Devrimler doğuracak kadınlar kalkın ayağa sokakları bu ülkenin dönüşmeli harmana.

Önce aşk gelmeli bir yanıma sonra varlık kaygısı. Ama önce aşk! kucağında herbir pozisyonda mutluluk çığlığı. Dökülüvermeli eteklerinden usul usul Tagore’un.

Bense bu sonu gelmez şiirleri yazarak dikkatini çekerim belki çocukluğumun. Göğsümde büyüyor sancılar. Daha da bir kanıyor daha da bir kanıyor. Koşun, koşun bu gecede yalnız bir el omuzuma dokunuyor.

İşte o an ürpertisi aynanın, geçmişi karanlık o aynanın. Bildik dualardan sonra bilinmeyecekleri söylüyor dilim.

Uzakların ritmiyle titriyor titriyor, dökülüyorum yalnızlığını bu şehrin / ıslıklarına.

Dudaklarım kupkuru. Birparça bayat ekmek var aklımda Bir de göğüslerinin doyuruculuğu…

İlk aşkın hevesiyle öykünüyorken Kasım kasım kasılıyorken siyah beyaz cama Penceremin altında küçük bir tıkırtı keşke; hiç olmasa ama oluyor biliyorum Keşke kafama kadar çektiğim yorganım sana açılan ayaklarımı da saklasa Sana buncasına çıplak ve savunmasız yakalanmasak Ve dahi yüreğimle ben…

Çıldırıyorum giderekten.geceleri ışığı açık bırakıyorum sen iyi geceler dileyip giderken….

Biliyorum halbuki arkamı dönsem sarılacağım bir ten.bilmediğim bilip te tekrar edemediğim niyeyse -ayağım açıkta kalır- -sus Allah aşkına sus. dışarıda kar var. peki ya üşüyenler..sus dedim ya üç kişilik bir bandovar odamın giriş kapısında siz de susun onlar da sussunlar. sade kar taneleri konuşsun ve hükmünü beyazın yazsın tüm aynalara.

Ben de yazıyorum “biz buradaydık ve mutluyduk çokça”

Yeşil bir mart sabahı yağmura doğuran beni annem. Onaltısında bezden bebeği canlanıvermiş ellerinde Kadınları toprağın doğurgan sarsılmaz şevkatiyle ne yapacağım seni Fısıldıyor kulaklarıma geçmiş masallardan Mexme Mirza delal bir delikanlıymış bir gece koynuma girmiş Sana can bana sen. Sonrasında çinko damlarında bir şehrin düşler ışıldarken Gözlerin geliyor,

Sesin geliyor bu şehre. Şehir ayaklanıyor ıslık çalamamışlığıma inat dudaklar büzülüyor. Birtek sigara sarıyorum son kağıdımla üzerinde arapça birkaç mısra.

Aşk dediğin dokuz düğün, rahminde gülveriyor. Aşk dediğin; öyle birden gelip, gitmiyor…

Nihat POLAT
İstanbul 2003 1-Haç-e resh: Karaçavuş Dağı ( Muş ovasında bir dağ ) 2:Cergobez : Kadın erkek karışık oynan bir tür halay. 3:Herkoşte : Sadece erkeklerin oynadığı bir tür halay. 4:Mexme Mirza : Masal Kahramanı.

 




ŞİİR PARKI