GAZEL 319

Bâğ-ı dehrûn hem hâzanın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtûn da gamun da rûzigârın görmişüz Dünya bahçesinin hem sonbaharını hem ilkbaharını gördük. Biz sevincin de üzüntünün de rüzgârını gördük. Çok da mağrûr olma kim mey-hâne-i ikbâlde Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz İkbal meyhanesinde çok da kibirli olma ki biz bu kibir sarhoşlarının Binlercesinin kötü bir baş ağrısıyla uyandığını gördük Tûb-ı âh-ı inkisâra paydâr olmaz yine Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz Beddua ahının karşısında güçlü duramaz yine de İtibar ülkesinin nice taşlarının kuşatıldığını gördük Bir hurûşiyle ider bin hâne-i ikbâli pest Ehl-i derdûn seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz Dert ehlinin lanetinin gözyaşı seli coştuğunda Bin ikbal sahibinin evini yerle bir ettiğini gördük. Bir hadeng-i cângüdâz-ı âhdur sermâyesi Biz bu meydânın nice çâpûk-süvârın görmüşüz Biz bu meydanda can alıcı bir ah okuyla Yere serilen nice usta biniciler gördük. Bir gün eyler dest-beste pâygâhı câygâh Biaded mağrur-ı sadrın itibarın görmüşüz Yüksek makamın itibarının kibri ile oturanların Bir gün yüksek makam önünde el bağlayıp durduklarını gördük. Kâse-i deryûzeye tebdîl olur câm-ı murâd Biz bu bezmün Nâbiyâ çok bade-h'ârın görmüşüz. Ey Nâbi, biz bu meclistekilerin ellerindeki murat kadehlerinin Dilenci kasesine dönüştüğünü gördük.

(Ali Fuat Bilkan, Nâbî Divanı, 1997)

Nâbî
( 1642 - 1712 )

Şiiri sesli izlemek için tıklayınız.

Bağ-ı Dehr'den Yansımalar, S. 122





ŞİİR PARKI