MUHAMMES

Bu gülistânda benümçün ne gül ne şeb-nem var Bu çârsûda ne dâd ü sited ne dirhem var Ne kudret ü ne tasarruf ne bîş ü ne kem var Ne kuvvet ü ne ta’ayyün ne zahm u merhem var Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Bu gül bahçesinde benim için ne gül ne şebnem var Bu çarşıda ne alış veriş ne de tartı ölçüsü var Ne kudret ne tasarruf ne fazla ne eksik var Ne güç ne itibar ne yara ne merhem var Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Vücûd cûd-ı İlâhî hayât bahş-ı Kerîm Nefes ‘atiyye-i rahmet kelâm fazl-ı Kadîm Beden binâ-yı Hudâ rûh nefha-i tekrîm Kuvâ vedî’a-i kudret havâs vaz’-ı Hakîm Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Varlık İlâhî'nin cömertliği, hayat Çok Aziz olanın (Allah'ın) lütfu Nefes esirgeyenin hediyesi, söz Öncesiz'in bağışı Beden Rabb'in yapısı, ruh ikram edilen bir esinti Güç kudretin emaneti, arzuyu Hikmet Sahibi sevk ediyor Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Bu kâr-hânede bir başka kâr u bârum yok Ne varsa cümle anundur bir özge varum yok Cihâna gelmede gitmekde ihtiyârum yok Benüm benüm diyecek elde bir medârum yok Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Bu iş yerinde (dünyada) bir başka kazancım yok Ne varsa hepsi onundur, benim sahip olduğum birşey yok Dünyaya gelip gitmekte söz sahibi değilim Benim benim diyeceğim bir dayanağım yok Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Zemîn bisât-ı kader çarh hayme-i azamet Nücûm-ı sâbit ü seyyâr meş’al-i kudret Cihân netîce-i cûd-ı hazâyin-i rahmet Sahâyif-i suver-i kevn nüsha-i hikmet Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Yeryüzü bir kader yaygısı, dünya (Allah'ın) ululuk çadırı, Sabit ve gezen yıldızlar kudret meşaleleri, Dünya (Allah'ın) rahmet hazinelerinin cömertliğinin neticesi; Yaratılış sayfaları ise yaratıcının hikmet belgesidir. Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Vücûd ‘âriyetîdür hayât emânetdür ‘İbâda da’vi-i mülk iddi’â-yı şirketdür Kulun vazîfesi teslîmdür itâ’atdür Bana kulum didügi lutfdur ‘inâyetdür Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Varlık geçicidir, hayat emanettir İbadet büyüklük davası, ortaklık iddiasıdır Kulun görevi teslim olmak, itaat etmektir Bana kulum demesi lütufdur, ihsandır. Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Benüm fakîr-i tehî-dest cûd Hakkundur ‘Adem benüm sıfatumdur vücûd Hakkundur Zuhûr u hestî vü bûd u ne-bûd Hakkundur Temevvüc-i yem-i gayb u şühûd Hakkundur Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Eli boş gezen fakir benim eli açıklık Rabb'indir İnsan benim sıfatımdır varlık Rabb'indir Meydana çıkarmak, varlık yokluk Rabb'indir Gözle görülmeyeni dalgalandırıp ortaya çıkarmak ve görmek Rabb'indir Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Ta’ayyüşüm kerem-i süfre-i ‘atâdandur Teneffüsüm nefes-i rahmet-i Hudâdandur Vezâyifüm der-i in’âm-ı Kibriyâdandur Revâtibüm ni’am-ı matbah-ı kazâdandur Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Geçimim bağışlayanın sofrasının cömertliğindendir Nefes alıp vermem Rabb'in merhametinin nefesindendir Vazifelerim Rabb'in azametinin ihsan kapısındandır Gelirlerim ilahî takdirin mutfağındandır Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Nasîbsüz alamam rızkı huşk ile terden Ne âsumân u zemînden ne bahr ile berden Gelür mukadder olan denlü nukre vü zerden Ziyâde kabz idemem rızkumı mukadderden Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Kısmetimde olmadan alamam rızkımı soğuk ve rutubetten Ne gökyüzünden ve yerden ne deniz ile karadan Kaderde olan kadar gelir altın ve gümüşten Rızkımı takdir edilmiş olandan fazla alamam Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Sütûr-ı mevc-i havâdis rüsûm-ı hâme-i Sun’ Cerîde-i dü-cihân nakş-ı kâr-hâne-i Sun’ Libâs-ı arz u semâ târ u pûd-ı câme-i Sun’ Şuhûs-ı nâs temâsîl-i Şâh-nâme-i Sun’ Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Olay dalgalarının satırları Yaradan'ın kaleminin eseri İki cihan (Dünya ve âhiret) gazetesi Yaradan'ın iş yeri süslemesi Yeryüzü ve gökyüzü elbisesi Yaradan'ın giysi teli ve ipinden İnsanın görüntüsü Yaradan'ın Şâh-nâme'sinin (baş eser) sembolü Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Sabâhı şâm u şeb-i tîreyi nehâr idemem Hevâyı âteş ü âbâbı hâksâr idemem Sipihri sâkin ü kuhsârı bî-karâr idemem Hazânı kendi murâdumca nev-bahâr idemem Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Sabahı akşam ve gecenin karanlığını gündüz edemem Havayı ateşe döndüremem ve çayırları perişan edemem Gökyüzünü sakin ve dağları dengesiz yapamam Sonbaharı kendi arzuma göre ilkbahar yapamam Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Ademden itdi beni kudreti ber-âverde Gıdâmı eyledi âmâde rahm-ı mâderde Nevâl-i zâhir ü bâtınla itdi perverde Benümle çekdi zuhûr-ı cemâline perde Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var Yüce kuvvet beni Ademden yarattı Anne rahminde gıdamı hazır etti Açık ve gizli bahşettikleriyle beni yetiştirdi Güzel yüzünün açığa çıkmasına benimle perde çekti Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Teceliyât-ı Hudâdur açılsa çeşm-i şu’ûr Tasavvurât-ı ‘avâlim teceddüdât-ı umûr Bürûz -ı genc-i hafîdür bu lücce-i pür-şûr Bu kâr u bâr-ı İlâhî bu tumturâk-ı zuhûr Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var İdrak gözü açılsa Rabb doğada ve insanda belirir Âlemlerdeki bütün zihinlerdeki düşünceler, işlerdeki yenilenmeler Bu coşku dolu kalabalık gizli hazinelerin ortaya çıkmasıdır Bu İlâhî iş güç , ortaya çıkan bu ahenkli gösteriş (O'ndandır) Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var Gehî tehî vü gehî pür-hazâyin-i imkân Suver-nümâ-yı nevîn şîşe-hâne-i devrân Garîb mîve-feşânlıkda Nâbiyâ her ân Bu köhne bâğ-ı perîşân-hevâ-yı rû-be-hazân Bu kâr-hânede bilsem neyüm benüm nem var. Bazen eli boş ve bazen imkanın bütün hazineleri Yeni biçimler gösteren zamanın şişehanesi Nâbiye her an meyve saçmaktan uzak duran Bu sonbahar görünümündeki köhne perişan bağda, Bu işyerinde (dünyada) ne olduğumu bir bilsem, benim neyim var (Nâbî Divanı, Ali Fuat Bilkan, İstanbul 1997, S. 169-172)

Nâbî
( 1642 - 1712 )

Şair Nâbî Sempozyumu, S. 100-102





ŞİİR PARKI