MEKTEP KASİDESİ
— Tarzı kadim üzre —
Pek soğuk, mevsim şitâ, yağmur, çamur, kar, fırtına;
Bir beyaz yorgan bulup çekmiş tabiat sırtına.
Issız orman, kuşların ahengi şi'ri kalmamış,
Her güzellik sanki mahvolmuş, hayat bulmuş fena..
Bağçe renksiz, solmuş ezhar, buyu gül uçmuş bütün.
Orda bir şey görmedim esrârı şi’re aşina..
Vermiyor ilham bugün derya, zemin, gök, ruhuma
Mektebin erkânını bâri biraz etsem sena:
Garba tevcih eyleyip, tenvir için, her bâbını
İlmü irfanın bütün feyziyle dolmuş bir bina.
Yok vatan mülkünde bir ayarı, bir tek benzeri,
En büyük darı terakki Türklerin evlâdına.
Fethi beydir mektebin zirâ müdiri fazılı
Bihudut sâyında İzzet bey muavindir ona!
Mektebin üç çeyrek asra yaklaşan tarihi de
Görmemiştir böyle ümran, böyle müşfik itina.
Gelmemiş, dünyaya gelmez böyle müstesna müdür
Fethi bey kâbında yüksek bir müdir-i mûtena..
Refet Avnî bey değildir, sâde üstadı edep;
Tâ Fuzulî’den tutun da cümle şair — aşina;
Hazretin vardır vukufu "elcebir" ilminde de..
Tuttu îlâ etti "Harezmî" yi âlim cağına!
İlmü irfanı önünde eylemezsem serfüru
Bizzat irfan namına, hak namına yazık bana.
Hakkı bey, enfin, alors. done... öyle amma doğrusu
Varmı mâlûmat hususunda çıkar bir fert ona?
Kürsüi darülfünunda var fakat Macit Hoca,
— İlmü irfanı mükemmel, şekli gayet mûtena —
Hekkı beyden dun değildir ilmi coğrafiya da.
Daima kalmak gerektir, Hakkı — Macit yan yana..
İşte birden yazdılar bak bir kitabı bînazir.
Bir kaside nazmile etsem onu derhal sena!
Makiyavel, Comte.. hepsi iflâs etti varken Hilmi bey
İçtimaiyatta kimse zatın ermez kâbına.
Felsefe ilminde de engindir derya gibi
Çok sürer bir cür'et etsem ilminin hissabına.
Tenbelin evsafını tarif eder engin, amîk..
Kendi bir gün dalmamışken istirahat hâbına...
Mükrimin beyden velev bir def’acık, ders dinleyip
Olmamak mümkün mü vakıf tarihin akvamına..
Onca âlim olmamak hiç affolunmaz bir kusur.
Alim olmazsan değilsin lâyik insan namına!
Toplayıp garbın bütün erbabı ilmü fennini,
İlmi tartan kantarın hep doldurun bir yanına,
Vazedin Raşit beyi yalnız cenahı diğere..
Yaslanır kantar eminim ben ki üstattan yana..
Aklı Raşidiyle keşfetmişte istikbali o :
“İngiliz yoktur," diyor, dünyada devlet namına,
“Öyle bir devlet tanırdım, şimdi lâkin kalmadı.
İngiliz artık karıştı tarihin akvamına!”
Bazı eşhasın vücudu, onca, bir âr tarihe:
“Charles Quint şahsı laîni, (lanet olsun canına!)
“Sim siyah bir yüz karası bizzat insaniyete,
Öyle bir mahlûk yakışmaz halikın da şanına!
İşte Halit Fahri bey, "Efsane, Baykuş" şairi
Şimdi saklanmış girip bir dar "Paravan" ardına.
Pek büyük şair, hünerver bir edip, üstat.. Evet:
Etmeseydim bir zamanlar ben de şakirtlik ona
Anlamazdım Alfabei şi’rin A ve B sini
Benden ey üstat şair, hayretü hürmet sana!
Sanki Ethem bey için icâd edilmiş tercüme,
Öyle bir fen bence gökten nazil olmuştur ona...
Evvelâ tahlil eder bir metni, sonra tercüme.
Bari ithal eylesek ol dersi kimya faslına.
Böyle süzgeçten geçen bir metnin elbet türkçesi
Kat bekat fâik olur hiç şüphe yok ki aslına..
Var mıdır mektepte M. Delloue'dan hiç korkmiyan?
Sanki az geldi muallimlik o zatın şanına,
Derse nazir oldu bir de... Gördük amma cümlemiz
Mektebin her safhasında pek büyük bir itina.
Türlü mechulat içinde çalkanırda daima,
Hiç getirmez, pek gariptir, ilmi meçhuldan gına..
M. Bayen taşlı bir yoldan koşar "Hikmet!.." diye
Katlanır sâyi haşinin en şedit âlâmına.
Kuş cıvıldarken baharda gül açarken bağçe de.
Garkolur, sessizce, "Hikmethane""nin akşamına!...
M. Bergeaud, işte (somme toute) Parisin meşhur tipi.
Şık, zarif, dalgın — fakat bazen de benzer şaşkına...
Yâdı âlâmiyle dilhun, Ronsard’ın, (Villon)ların:
Çünkü her feryadı kalbü ruha kalben aşina.
Titreyen bir sesle "lac"dan bir pasaj inşad eder
Zanneder insan ki giryandır "Lamartine aşkına"
Feylesoftur; hem de bir Montaigne ve bir Pascal kadar
Feylesoftur had ararken şairin ilhamına..
Sarfeder Kant’ın, Descartes'ın, Bergson’un efkârını
Ders verirken kendi kürsüsünde onlar namına..
Belki hoşlanmazsınız siz şivesinden Bergeaud’nun
Söyletin Paris lisanı bir de mister Thompsona.
En güzel şiveyle söyler her lisanı çünkü o:
Rusça muşça, Çince mince.... Türkçe kalmış en sona.
Resmi hattî M. Membouryde bulmuş burcunu:
Der ki: "lâzımdır resim dünyada her an insana"
Hak teâlâ yardım etsin kaymakam İhsan beye
Bıktı artık söylemekten, ordunun aksâmına,
Harba ait ilmi müstesnayı, ilmi engini: —
Kendi söyler, kendi dinler gûşi mektep namına....
Munis Faik Ozansoy ( 1911 - 1975 )
Şubat 1931
Hisar Dergisi - Taha Toros arşivi, TT513055
|