::::: İSTANBUL ŞİİRLERİ :::::




YAĞMA

- Ümit Yaşar'a - Boğaz'ın bir kıyısında, aydınlık Pencerelerde - her bulutun yolu - Bir mevsim, seninle başbaşa kaldık, Yaşadıkdı bir zaman İstanbul'u. Akan suda kuş gibi gemilerle, Eski evler ve tenha sokaklarla, Şarkı gibilerle, düş gibilerle Sarmaş dolaş... Olmaz gibi bir dünya. Mutluluklar şehri bir İstanbul'du, Şiirler, buluşmalar, aşklar... Şimdi Akşam olan bir gün gibi son buldu; Ne şiir kaldı, ne aşk, ne beklenti. Tığ gibi minareleriyle, kendi Kendisinde güzel, tek, yüce, kutlu Bir ölümsüzlükler, zaferler kenti Bu gün yenilgilerle, yasla dolu. Bir songün hali, bir taş taş üstüne; Hem mide, hem ruhta bir açlık, ejder Örneği saldırmada dörtbir yöne; Toz, duman, inilti, akıntılar, çöpler... Niçin geri geldik bunca yıl sonra? Batık bir ülkeyi aramak gibi. İşte gençliğimiz: ta uzaklara, Çok uzaklara bak. Orada belki. Ama gizlice bak, olur ki ürker. Yaşantıdan fazla anılardan kork, Bize gülümsüyorsa geçmiş günler; Belki yalandır, belki o bile yok. Orda elinde bir simitle, ufak, Süzgün bir çocuk, çocukluğum işte; Nasıl kaçıyor benden, nasıl bir bak, Yaban domuzu görmüş gibi düşte. Boğaziçi, daha sağken gömülmek İçin dönüşmüş beton mezarlara; Bir hippi kız, bir deccal, şimdi Bebek Koylarında ilham, arsız, farfara. Ölebilirsin ha yol ortasında, Yanılıp gökyüzüne bakma sakın. Bir sevi vaktinin bile havasında Yok artık o mahrem örtüsü aşkın. O güzelim aşkın vücudu yağma, Şarkısı ne mahur beste, ne Itri... Tenekeler çalıp çığlık çığlığa Yarı bir sevişme, ayaküzeri Ve ekmek kapanın elinde. Hayat Haklı değil. Tanrı ve kul ortada. Darağacında sallananlardan tut Yargı kürsüsüne kadar yürü, taa... Herşey değişiyor, kalbimiz bile, Ama yüzyıllarla besli bir şehir İnsan yaşamından daha da hızla Bunca çabuk nasıl yok olabilir? Hani o masal dünyası yalılar, Hani o kayıklar ki kızca beyaz, Hani o kadınlar ki sevdalılar, Renk renk şemsiyeler altında bin yaz? Ve o İstanbullular... Doygun, uçuk, Sanki bir gelecek tufandan haber Almışlarcasına hep, çoluk çocuk, Göksel gemilere binip gitmişler. Gidiş o gidiş… Ve kimbilir kaç yıl Bu göç, fakiri, zengini elele Usulca... Ve artık hiç... Hayal meyal Görünmüyorlar bulutlarda bile... Kurabilir misin tekrar, düşünsen? Hayallerimizi bile yitirdik; Dağılmış bir sofra bu, bitti şölen. Sona kalmışlarsa biz gibi yenik. Ne kadar yalnızız şu akşam vakti, Bir selam bile yok artık verilen; Anlamsız turistler gibiyiz şimdi Kapalıçarsı'da sen, Köprü'de ben. Söyle her doğruyu bilen güzel'im, Sulara vurmuş gökyüzü mü? Neydi? Uzanıp yıldızları tutsa elim Bulur muyuz yeniden o cenneti? Ruhumuz Boğaz'da, o eski yerde, Yeni akımları umursamadan, Bir hayalet gibi pencerelerde Ne denli beklese de.. Hiç bir zaman. Bir Tanrı ve tarih güzeli, tabu; Güneş ve sular mucizesi, bir giz... Her zaman sonsuz elbet, İSTANBUL bu. Körelen belki de biziz.. Kalbimiz... (Şiirler) AHMET MUHİP DIRANAS Büyük Türk Şiiri Antolojisi 1, S. 278-281



ARKADAŞINIZA GÖNDEREBİLİRSİNİZ :



ŞİİR PARKI