Rıfat Ilgaz edebiyatta emek vermenin,
bedel ödeyerek üretmenin,
direnmenin karşılığı. Neredeyse ömrünün
tamamını yazmaya adamış bir
çınar. Yurduna, insanlara ve öğrencilerine
adanmış bir yaşam. Türkiye’de
muhalif bir yazar olmanın, sağlığını
kaybetmenin, ailesinden ayrı kalarak
yaşamanın ne olduğunu bilen ama
tüm acı ve sıkıntılara rağmen kendisine
ILGAZ soyadı alacak kadar memleketine,
toprağına ve insanlara aşık bir
yazar. Toplumcu–gerçekçi yaklaşım
denince akla ilk gelenlerden belki de.
Mehmet Rıfat Ilgaz, Şubat 1910’da
Kastamonu Cide’de doğdu. Ortaokuldayken
her ne kadar üniversiteye
kadar devam etmek istese de babasının
ölümü buna izin vermedi. Ortaokulun
ardından Kastamonu Muallim
Mektebi’ni 1930 yılında mezun oldu.
Mezuniyetin ardından Gerede, Akçakoca
ve Bolu’da 6 yıl çalıştı. İlk evliliğini
Bolu’da Nuriye Hanım ile yapıp,
ilk çocuğu Gönül’ü yine burada kucakladı.
1936’da Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsü Edebiyat bölümüne giren
Ilgaz buradan da 1938 de mezun olup
Adapazarına atandı. Sağlık sorunları
sebebiyle İstanbul’a önce kendi tayinini
ve sonra ikinci eşi Rikkat Hanım’ı
getirecekti.
1939 yılında geldiği İstanbul’da ilk
kez yazı ve şiirlerini büyük dergilerde
yayınlama fırsatını yakaladı. Hamle
ve Yeni İnsanlık, Yücel, Oluş, Ulus,
Çığır, Güneş bunlardan bazılarıdır.
Bu dönemde Edebiyat Fakültesinde
Felsefe Bölümüne de başlayan yazarımız
Ömer Faruk Toprak ile Yürüyüş
Dergisi’ni de 1942’nin Eylül ayında
çıkarmaya başladı. Nazım Hikmet,
Sait Faik, Orhan Kemal, A. Kadir, Cahit
Irgat gibi zengin bir edebiyat yazar
kadrosu ile çalıştılar bu dergide. Dergi
çalışmalarının ardından çok istediği ilk
kitabı 1943 yılında “Yarenlik”i yayınladı.
Epey de ilgi gördü şiirleri. Ama asıl
ses getiren; 1944 yılında yayınladığı
“Sınıf” adlı şiir kitabı oldu. O kadar çok
ilgi gördü ki sıkıyönetim komutanlığı
25 gün dayanabildi. 25 günün sonunda
sıkıyönetim kararı ile yasaklanarak
toplatıldı. Zaten kapağının kırmızı
rengi bile komünist propaganda için
yeterli görülmüştü ki içeriğinin ikinci
dünya savaşının faşist ve ırkçı söylemlerinden
çokça etkilenip baskıcı bir
rejim uygulayan sıkıyönetim için fazlaca
tehlikeli olduğunu belirtmemize
gerek yok. Birçokları için “Sınıf” kitabı
Rıfat Ilgaz’ın hayatını, düşüncelerini,
eserlerini, toplumumuzu ve geçirdiği
zorlu-acı tecrübeleri de içinde fazlasıyla
barındırıyor. Zaten bundan sonra
hep “Sınıf” ın mimli şairi olarak hatırlanacaktı.
Artık yaşantısı eskisi gibi olmayacaktı
bu kitabından sonra. Hapishaneler,
sürgünler, zorunlu ayrılıklar, hastalıklar
ve çok sevdiği çocuklarından
(evdeki ve sınıftaki) ayrılıp özlemlerle
dolu geçirecekti bir ömrü. Hatta kendi
ismini kullanma özgürlüğü bile olamayacaktı
1961 yılına kadar. Ama hiç
vazgeçmeyecekti çalışmaktan, üretmekten,
anlatmaktan ve yazmaktan.
Kimi zaman bir dergide sekreterlik yapacak,
kimi zaman da döneminin edebiyat
ve yazar-çizer çevreleriyle, Sabahattin
Ali, Aziz Nesin, Esat Adil, Adil
Yağcı, Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk
gibi isimlerle dergi-gazete gibi yayınlarda
şiir, yazı ve karikatürlerini paylaşacaktı
bizlerle. Bu dergi ve gazeteler
sık sık kapanıp yeni isimlerle çıkacaktı
karşımıza. Rıfat Ilgaz her birinde farklı
bir yönüyle çıkacaktı karşımıza. Hababam
Sınıfı’nı da bir yazı dizisi olarak
bu dönemde verecekti yine.
1961 anayasasından sonra nispeten
daha rahat bir oluşmasıyla kendi
ismini kullanabilen Rıfat Ilgaz vefat
ettiği yıl olan 1993’e kadar bıkmadan
usanmadan yazmaya devam etti. Roman,
şiir, tiyatro, anı, güncel, mizah
ve çocuk kitaplarıyla ulaştı bizlere.
Hiçbirşey yormadı yıldırmadı Ilgaz’ı
ta ki 2 temmuz 1993’e kadar.
Sivas’ın
karanlığı, acımasız ateşi ve kara dumanı
onun bedenini ve yüreğini de
sarmış, dostun acı çığlığına 5 günden
daha fazla dayanamayan güzel yüreği
kendisini bizden alıp götürse de
dostun yanına eserleriyle güçlü toplum-
gerçekçi soluğunu bırakmıştır biz
çocuklarına. Aramızdan ayrılışının yıldönümüne
yaklaştığımız şu günlerde
anısı ve edebi mirası önünde saygı ile
eğiliyor ve ellerinden öpüyoruz hocamızın
büyük bir özlemle.
MURAT KOCAMAN
E.M.O Dergisi, Haziran 2012

ŞİİRLERİ