RUBÂİLER

Dünyâda nedir hisse-i en’âmım hîç Ömrümde felekten alınan kâmım hîç Ben şûle-i şevkim sönüversem hîçim Ben câm-ı Cem’im kırılsam encâmım hîç. Yahya Kemal Beyatlı (57) Bu dünyada nedir payıma düşen, hiç Nedir ömrümün kazancı felekten, hiç Bir sevinç mumuyum sönüversem hiçim Bir kadehim kırılsam ne kalır benden hiç. Sabahattin Eyüboğlu (353) Yem koydu, tuzak kurdu o Hâlık sayyâd Saydetti şikâre koydu âdem diye âd Hem kendi yapar cihanda her nîk ü bed’i Hem çare bulur herkese eyler isnâd. Yahya Kemal Beyatlı (58) Ezel avcısı bir yem koydu oltasına Bir canlı avladı Adem dedi adına İyi kötü ne varsa yapan kendisiyken Tutar suçu yükler kendinden başkasına. Sabahattin Eyüboğlu (352) Yâkût-leb ol lâ’l-i Bedehşân nerede Hoşbûy şerâb o râhât-ı can nerede Derler meyi İslâm haram etmiştir İç gam yeme İslâm’a o iyman nerede? Yahya Kemal Beyatlı (60) O yakut dudakları kızıl kızıl yanan nerde? O güzelim kokusu cana can katan nerde? Müslümanlara şarap haram edilmiştir derler İçmene bak, haram işlemeyen müslüman nerde? Sabahattin Eyüboğlu (354) Bir bender-i köhnedir cihandır nâmı Gerdûne metaf olmada subh û şâmı Bir bezm ki ermiş nice bin Cemşîd’e Bir kasr ki görmüş nice bin Behrâm’ı Yahya Kemal Beyatlı (65) Yıkık bir saray bu dünya dedikleri; Gece ve gündüz atlarının durak yeri; Yüz Cemşit' den arda kalmış bir dünya bu: Yüz Behram kendinin sanmış bu gökleri. Sabahattin Eyüboğlu (275) Seyret şu dönen kubbe-i bed ef’âli Ahbâb gidelden beri her yer hâlî Bir an dahi fevt eylemeden zevkine bak Ferdâyı unut sen gözet ancak hâli Yahya Kemal Beyatlı (67) Bu kubbe altındaki bin bir belayı gör; Dostlar gideli boşalan dünyayı gör; Tek soluk yitirme kendini bilmeden; Bırak yarını, dünü, yaşadığın anı gör. Sabahattin Eyüboğlu (365) Efsûs ki mevsim-î civânî geçti Kış geldi bahâr-ı şâdmânî geçti Eyvâh şebâbet denilen mürg-i tarab Biz farkına varmadık pek ani geçti. Yahya Kemal Beyatlı (68) Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti; Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi. Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş? Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti? Sabahattin Eyüboğlu (142) Hayyam oldunsa mest sen zevkine bak Bir taze güzelle neşvelen zevkine bak Madem ki yokluktur işin akıbeti Yoksun farz et de var iken zevkine bak. Yahya Kemal Beyatlı (69) Hayyam, şarap iç, sarhoş olmak ne hoş, Sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş; Er geç sonu yokluk madem bu dünyanın, Yok say kendini, bak var olmak ne hoş! Sabahattin Eyüboğlu (287) Onlar ki gelüp bu dehre pür-cûş olarak Ezvâka sarıldılar kadeh-nûş olarak İçtikleri bâdelerle medhûş olarak Son uykuya daldılar hem-âgûş olarak Yahya Kemal Beyatlı (71) Dünyaya geldiler, coşup taştılar; Güldüler, eğlendiler, anlaştılar; Bir kadehte sızıverdiler bir gün Ölüm uykusunda kucaklaştılar. Sabahattin Eyüboğlu (133) Biz kuklalarız oynatan üstâd felek Zannetme mecazdır bu hakîkat gerçek Varlık sahnında oynadık bir müddet Sandûk-ı adem ka'rına indik tek tek Yahya Kemal Beyatlı (72) Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer ikişer; Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz. Sabahattin Eyüboğlu (51) Yaş döktü bulut çayır çemenden geçerek Mümkün mü kızıl şarâbı nûş-eylememek Gerçek bu çemende şimdi biz gezmekteyiz Bizden bitecek çemende kimler gezecek? Yahya Kemal Beyatlı (74) Bulut geçti, göz yaşları kaldı çimende Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde? Bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim Gezecek bizim toprağın yeşilliğinde. Sabahattin Eyüboğlu (361) Cennet ne cehennem ne gören yok a gönül, Bir avdet edüp haber veren yok a gönül, Ummîd ile korktuğumuz o şeylerden ki, Bir nam ü nişâne gösteren yok a gönül! Yahya Kemal Beyatlı (78) Kim görmüş o cenneti, cehennemi? Kim gitmiş de getirmiş haberini? Kimselerin bilmediği bir dünya Özlenmeye, korkulmaya değer mi? Sabahattin Eyüboğlu (151) Mey nûş etmek ve neşvedir âyînim Âzâde-i küfr ü dîn oluştur dînim Sordum mihrin nedir arûs-ı dehre Neşven dedi yüzgörümlüğüm kâbînim. Yahya Kemal Beyatlı (79) Benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti; Dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti; Nişanlım dünyaya: Ne çeyiz istersin, dedim: Çeyizim,senin gamsız yüreğindir, dedi. Sabahattin Eyüboğlu (241) Esrâr-ı ezel ki saklı senden benden Bir bilmecedir ne ben habîrim ne de sen Biz perdenin arkasında söylenmedeyiz Vaktâki iner ne sen kalırsın ne de ben. Yahya Kemal Beyatlı (85) Varlığın sırları saklı, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedi-kodu: Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben. Sabahattin Eyüboğlu (21) Hayyâm ki dikti haymeler hikmetten Nâgâh tutuştu âteş-i mihnetten Mikrâz-ı ecel tınâb-ı ömrün kesti Dellâl-i acûl de sattı dun kıymetten. Yahya Kemal Beyatlı (87) Hayyam bilgelik çadırları dokudu; Sonra dert potasında yandı kül oldu. Bir pula satıldı kader çarşısında, Ölüm celladı geldi, boynunu vurdu. Sabahattin Eyüboğlu (110) Pek çoktan olunmuş olacaklar derkâr Takdîr ise nîk ü bedi yazmış her bâr Bahşetti ezelden O ne lâzımsa bize Pek nâfiledir uğraşıp olmak gamhâr Yahya Kemal Beyatlı (90) Olanların olacağı belliydi çoktan; İyiyi kötüyü yazmış kaderi yazan; Ta baştan gereği düşünülmüş her şeyin: Neden boşuna uğraşır, dertlenir insan? Sabahattin Eyüboğlu (371) Vaktiyle bu testi ben kadar âşık-ı zâr Olmuş zencîr-bend-i giysû-yı Nigâr Boynunda bugün şu gördüğün kulp o zaman Bir koldu ki sarmaştığı yer gerden-i yâr. Yahya Kemal Beyatlı (93) Şu testi de benim gibi biriydi; O da bir güzele vurgun, dertliydi. Kim bilir, belki boynundaki kulp da Bir sevgilinin bembeyaz eliydi. Sabahattin Eyüboğlu (41) Hayyâm günâh için şu mâtem neyedir Gam fâide bahşederse bilmem neyedir Gufran gelmez günâhkâr olmayana Mâdâm o günâh için gelir gam neyedir Yahya Kemal Beyatlı (94) Hayyam, günahım var diye tasalanma, Bunun için dertlere düşmek boşuna. Günah olacak ki Tanrı bağışlasın: Rahmet neye yarar günah olmayınca. Sabahattin Eyüboğlu (209) Yezdan bizi balçıktan ederken tahmîr Bizden çıkacak fi’li de etmiş takdîr Ben hükmüne ma’kûs günâh işlemedim Dûzahde niçün yakmağı kılsun tedbîr. Yahya Kemal Beyatlı (96) Beni özene bezene yaratan kim? Sen! Ne yapacağımı da yazmışın önceden. Demek günah işleten de sensin bana: Öyleyse nedir o cennet cehennem? Sabahattin Eyüboğlu (18) Hemşehr-i mey ol ki milk-i Mahmûd budur Âvâze-i çengi dinle Dâvûd budur Geçmiş ve gelen günleri tezkâr etme Zevk et ki hayâttan da maksûd budur Yahya Kemal Beyatlı (98) İç, şarap iç, Mahmut olmak budur; Çalgı dinle, Davut olmak budur; Geçmişi, geleceği düşünme Gününü gün et, yaşamak budur. Sabahattin Eyüboğlu (357) Mâdâm hakîkat ve yakîn cümlesi boş Şekk üzre bütün ömr ise geçmez pek boş. Mey nûş edelim ki bî-haber kaldıkça İster ayık olsun kişi ister sarhoş Yahya Kemal Beyatlı (101) Gerçeği bilemeyiz madem, ne yapsak boş; Ömür boyu kuşku içinde kalmak mı hoş? Aklın varsa kadehi bırakma elden Bu karanlıkta ha ayık olmuşsun, ha sarhoş. Sabahattin Eyüboğlu (263) Esdikçe sabâ dâmen-i gül çâk olmuş Bülbül güle bakdıkça tarabnâk olmuş İç bâdeyi çünki bâd elinden nice gül Kopmuş da dalından dökülüp hâk olmuş. Yahya Kemal Beyatlı (102) Seher yeli eser yırtar eteğini gülün Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün Sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler Kopup dallarından toprak olmadalar her gün. Sabahattin Eyüboğlu (329) Ruh anlasa  hakkıyla nedir sırr-ı hayât, Anlardı eğer varsa hafâyâ-yı memât, Aklınla bugün bilmediğin mânâyı, Kabrinde mi idrâk edeceksin heyhât. Yahya Kemal Beyatlı (103) Yaşamanın sırlarını bileydin Ölümün sırlarını da çözerdin; Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: Yarın, akılsız, neyi bileceksin? Sabahattin Eyüboğlu (10) Bir kasr idi çekmiş göğe bürc ü bârû Şehler yere yüz sürdüğü bir kasr idi bu Bir kumru cihannümâsı üstünde durup Her an ötüyor diyordu ku ku ku. Yahya Kemal Beyatlı (106) Bu sarayın başı göklerdeydi bir zaman; Padişahlar girer çıkardı kapısından. Şimdi duvarında bir kumru: Guguk, diyor. Guguk, guguk, o şanlı günlerin ardından. Sabahattin Eyüboğlu (292) Bir dem toy idik tâlib-i üstâd olduk Bir dem de biz üstâd olarak şâd olduk Fehmeyle sözün sonunda encâmımızı Biz âb idik evvel giderek bâd olduk. Yahya Kemal Beyatlı (75) Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik; Bildiklerimizle övündük, eğlendik. Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra? Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik. Sabahattin Eyüboğlu (109) Zühre’yle Kamer gökte olaldan peydâ meyden iyi şey görmedi bir kimse daha ben mey satanın aklına cidden şaşarım bir şey alamaz sattığı şeyden âlâ Yahya Kemal Beyatlı (55) Dünyaları değişmem kızıl şaraba; Ay da ondan sönük; çoban yıldızı da. Şarap satanların aklına şaşarım: Ondan iyi ne var alınacak dünyada? Sabahattin Eyüboğlu (107) Al deste piyâleyle (1) sebû (2) ey dilcû Çık gez ara bir tâze çemen bir leb-i cû (3) Devran nice mehrûların endâmından (4) Yüze kerre piyâle yaptı yüz kerre sebû Yahya Kemal Beyatlı (105) (1) piyâle: kadeh, şarap bardağı (2) sebû: testi (3) leb-i cû: dere kenarı (4) mehrû: ay yüzlü (5) endâm: vücut Tâ perde-i esrâra kadar râh (1) olamaz Bir tâbiyedir (2) bu kimse âgâh (3) olamaz Topraktan başka ilticâgâh (4) olamaz Gûş et (5) bu uzun hikâye kûtâh (6) olamaz Yahya Kemal Beyatlı (107) (1) râh: kaygı, keder (2) tâbiye: nizam (3) âgâh: vâkıf, bilen (4) ilticâgâh: sığınak (5) gûş et: can kulağı ile dinle (6) kûtâh: kısa

Ömer Hayyam
( 1048 - 1131 )

( İran )

Çeviri : Yahya Kemal Beyatlı (1) - Sabahattin Eyüboğlu (2)
(1) Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş
(2) Ömer Hayyam, Dörtlükler

ŞİİR PARKI