|
::::: İNANÇ, ÖLÜM VE ÖTESİ :::::
|

VE TANRI İNSANI YARATTI
Tanrı "Eşeği" yarattığı zaman o'na:
- "Sen güneşin doğuşundan batışına dek durmak dinlenmek bilmeden çalışacaksın, sırtında ağır çuvallar taşıyacak, ot yiyip karnını doyuracaksın ve zekadan yoksun olarak 50 yıl yaşayacaksın. Eşek olacaksın!" dedi.
Eşek cevap verdi:
- "Tanrım, ben"Eşek"olacağım. Ama 50 yıl fazla, bana 20 yıllık ömür yeter".
Ve Tanrı eşeğe 20 yıl ömür verdi.
Tanrı" Köpeği" yaratınca:
- "Sen insanların evlerini bekleyeceksin, onun en iyi dostu olacak, önüne ne koyarlarsa onu yiyeceksin, 25 yıl yaşayacaksın. Köpek olacaksın!" dedi.
Köpek cevap verdi:
- "Tanrım, 25 yıl çok, bana 10 yıl ömür yeter!" Ve Tanrı köpeğe 10 yıl ömür verdi.
Tanrı" Maymunu" yaratınca ona:
- "Sen daldan dala atlayacak, saçma şeyler yapacak, komik olacaksın ve 20 yıl yaşayacaksın" dedi.
Maymun cevap verdi:
- "Tanrım 20 yıl yaşamak fazla. Bana 10 yıl ömür ver". Ve Tanrı onun da isteğini kabul etti.
Nihayet, Tanrı "insanı" yaratınca ona:
- "Sen insan olacaksın. Bu gezegenin yegane akıllı yaratığı olacaksın. Aklınla hayvanları yöneteceksin. Dünyaya egemen olacak ve 20 yıl yaşayacaksın!" dedi.
İnsan cevap verdi:
- "Tanrım, ben insan olacağım. Ama 20 yıl yaşamak çok az. Neden eşeğin istemediği 30 yıllık, köpeğin istemediği 15 yıllık ve maymunun istemediği 10 yıllık ömrü benimkine ilave etmiyorsun?"
Tanrı insanın isteğini de kabul etti.
O zamandan beri insan, 20 yıl insan gibi yaşar. Sonra yetişkin çağa girer ve 30 yıl eşek gibi çalışıp sırtında yük taşır. Çocukları evi terkedince 15 yıl köpek gibi yaşar, evini bekler ve önüne ne koyarlarsa onu yer. Sonra emekli olur ve 10 yıl maymun gibi yaşamaya başlar, evden eve sıçrayıp çocuklarını ziyarete gider, saçma şeyler yaparak torunlarını güldürür...
Gönderen: Orhan Özefe
|
NEREDEYDİN?
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş. Tam uçağa binerken kulağına bir ses:
"Binme, uçak düşecek!" Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış:
"Uçak düştü kurtulan olmadı." Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında:
"Binme bu trene, raydan çıkacak!" Dönmüş, bakmış, yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve. Sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş:
"Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı..." Allah’ına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses:
"Otobüse binme, freni patlayacak!" Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış:
"Sen kimsin yahu?"
"Ben senin iyilik meleğinim!"
Adam iyice kızmış:
"Ulan sen ben evlenirken nerdeydin!" demiş.
|
ORADA DA SAĞLAMDA
Sakıp Sabancı'ya bir gün demişler ki:
- Ağa bu dünyada her şey senin için güllük gülistanlık. Nereye baksak her tarafta senin şirketleri, fabrikaları görüyoruz, MarSA, YünSa, LasSA, ToyotaSA.... Burada işin iyi. Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın, nasıl kurtulacaksın zebanilerden?
Sakıp Ağa gülmüş:
- Öte yanda da işimizi sağlama aldık. Bir tarafımızda İSA, diğer tarafımızda MuSA..."
|
DİLEK
Günün birinde üç adam ormanda yürürlerken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıktı. Ama nehrin karşı kıyısına mutlaka geçmeleri gerekiyordu. Peki bunu nasıl başaracaklardı?
Birinci adam, dizlerinin üstüne çöktü ve Tanrı'ya dua etti: "Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem icin bana güç ver!"
Tanrı ona uzun kollar ve güçlü bacaklar verdi. Böylece nehrin karşı kıyısına geçebildi. Ancak bunun için 2 saat boyunca dalgalarla boğuştu ve neredeyse 3-4 kez boğulma tehlikesi geçirdi. Ama, başarmıştı!
Bunu gören ikinci adam da Tanrı'ya dua etti: "Tanrım lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ve gerekli aracı ver!"
Tanrı ona bir tekne verdi ve o da nehrin karşı kıyısına geçmeyi başardı, ancak birkaç kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karşılaştı...
Tüm bu olan bitenleri izleyen üçüncü adam, dizlerinin üstüne çöktü ve Tanrı'ya yalvardı: "Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç, araç ve zekayı ver!"
Tanrı adamı bir kadına dönüştürdü... Kadın haritaya baktı.... Nehrin biraz yukarısına doğru yürüdü ve köprüden karşıya geçti....
|
FİNALLER
İki öğrenci evde oturmuş, sınavlara çalışıyorlar. Üst kattan bir mırıltı geliyor. Öğrencilerden biri, ev sahibi olan diğerine soruyor:
- Yukarıda kim var?
- Anneannem...
- Ne yapıyor?
- Kuran okuyor...
- Desene o da bizim gibi finallere çalışıyor..
|
FENERBAHÇE AŞKI
Hasta Fenerli, gerçekten de hasta olur ve ölüm döşeğine düşer.
Her zaman maçlara birlikte gittiği fanatik arkadaşları ziyaretine gelirler son defa görelim diyerek...
- "Allahın takdiri... Elden birşey gelmez ama son bir istediğin varsa bari onu yerine getirelim.." derler.
- "O zaman beni Cimbom'a üye yapın!.."
Herkes birbirine bakar:
- "Yahu sen doğuştan Fenerli değil misin?.. Ne yapıyorsun sen?!.."
Hasta fenerlinin birden yüzü güler:
-"Yok oğlum, bir Fenerli öleceğine, bir Gassaraylı ölsün diyorum be!.."
|
NE İSTERDİNİZ?
Bir yarışma programında üç yakın arkadaşa şu soru soruldu:
"Yaşamınızı yitirdiğiniz an, çevrenizdekilerin sözlerini duyacak olsaydınız, hakkınızda onların ne demelerini isterdiniz?"
Üç arkadaşın doktor olanı, mesleğindeki başarısını duymak istediğini söyledi:
"Benim için 'O çok bilgili ve çok yetenekli bir doktordu' dediklerini duymak isterdim." Soruyu yanıtlayan ikinci kişi, mühendisti:
"Öldüğüm an ben de çevremdekilerin benim hakkımda 'O hem çok büyük bir mühendisti, hem de çok iyi bir insandı' dediklerini duymak isterdim"dedi. Arkadaşların üçüncüsü, aynı soruyu şöyle yanıtladı:
"Çevremdekilerin bana bakıp, 'Hareket ediyor, soluk alıyor' dediklerini duymak isterdim."
|
VAH VAH..
Efendim, adamın köpeği ölmüş. Mahalleli bir de bakmış, adam köpeğe cenaze namazı kıldırıyor. Aman, zaman demeye fırsat kalmadan köpek toprağa verilmiş. Mahalleli deli olmuş bir köpeğe böyle bir muamele yapılmasına tabii. Hele gece, evde bu pis hayvan için dini tören düzenlendiğini duyunca koşup kadı efendiye şikayet etmişler. Ya o dini bütün kadı efendi:
"Çabuk"diye bağırmış"çabuk o zındığı huzuruma getirin."
Yaka paça adamı kadının huzuruna çıkarmışlar. Kadı açmış ağzını yummuş gözünü.
"Bre ahlaksız, bre zındık, bre kafir, sen nasıl olup da bir enüğe, bir köpeğe, bir mekruh hayivena islam muamelesi edersün? Şimdi senün kellenü cellada verüp pis ruhunu bedeninden ayurmak caiz değil midir? Sen ne Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz kişüsün?" diye sayıp dökerken adam izin istemiş.
"Kadı efendi hazretleri" demiş "madem burada suçlanıyorum bırakın da kendimi müdafaa edeyim."
"Hele hele" demiş kadı, "bre ahlaksız, bunun müdafaa edilecek ne tarafı var?"
"Kadı hazretleri, benim köpeğim bildiğiniz köpeklerden değildi. İnsan gibi konuşur, insan gibi düşünürdü. Hatta son nefesinde mirasımdan kalan 100 altını kadı efendiye bırakıyorum diye vasiyette bile bulundu" diye söyleyince kadı efendi dayanamayıp konuşmuş:
"Ya öyle mi? Vah vah, acaba rahmetlünün rahatsızlığı ne idi?"
Cenk Koray
Gönderen: Nebahat Akgül
|
DAMATLAR
Kadının birinin 3 damadı varmış ve hep merak edermiş damatları onu gerçekten severler mi diye. Eeee, merak bu ya, sonunda onları imtihan etmeye karar vermiş.
Birinci damatla yürürken kendini denize atmış; başlamış çırpınmaya. Damat kayınvalidesinin yüzme bilmediğini bildiği için hemen denize atlamış ve kadını kurtarmış. Sabah uyandığında kapısının önünde bir citroen Xsara bulmuş ve üzerinde bir de not:
"Damat meğer beni seviyormuşsun, teşekürlerimle.."
Ertesi gün aynı senaryo ikinci damatla yaşanmış ve yine sabah kapıda Xsara ve aynı not iliştirilmiş üzerine.
Bir sonraki gün 3. damatla imiş; gene atmış kendini denize, damat bakmış kadın çırpınıyor; aldırmamış, dönmüş arkasını, uzaklaşmış. Tabi yaşlı kadın sizlere ömür..
Ertesi sabah uyandığında bakmış kapıda bir Jaguar duruyor ve üzerinde bir de not:
"Damat meğer sen de beni seviyormuşsun, sağ ol! Kayınpederin"
|
KÖPRÜ
Cennettekiler cehennemi, cehennemdekiler cenneti merak ediyorlarmış. Karşılıklı seslenmişler ve araya her iki taraftan başlayarak ortada birleşen bir köprü yapmaya karar vermişler. Cehennemdekiler günler sonra kendilerine düşen yarıyı bitirip karşıya bakınca hiç bir şeyin başlamamış olduğunu görmüşler.
"Heyy! Cennetdekiler niye köprü inşaatına başlamadınız yahu.."
"Ne yapalım cehennemlik kardeşler, aramızda köprüyü yapacak cennetlik bir müteahit bulamadık ki.."
Gönderen: Nebahat Akgül
|
BAYBURTLU
Bayburtlu ekinini kurutuyormuş.
Allah'ım, ne olursun ekinim kurumadan yağmur yağdırma! Diye dua etmiş.
Ekini kurudu kuruyacak, akşamüzeri, son anda yağmur yağmış, rezil olmuş ekin.
Sabah olmuş, ahıra girmiş köylü, bir de bakmış ki eşeği ölü yatıyor yerde...
Zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş. Niyet etmiş oruç tutmaya Bayburtlu. İftara kadar tutmuş bir güzel orucunu. Top patlamasına yarım saat kala, çıkarmış tabakadan bir tane cigara, bir güzel yakmış, bir nefes çekmiş beeeele, sonra başını gökyüzüne kaldırmış:
- Nasıl, illet oluyorsun şimdi değil mi? demiş ve eklemiş, eşeği de kurbana saymazsam, namerdim!
|
ÖLÜMDEN SONRA HAYAT
Patron: Ölümden sonra hayata inaniyor musun?
Çalışan: Evet, efendim.
Patron: Güzel o zaman, dün sen dedenin cenazesine gitmek üzere çıktıktan bir saat sonra, deden seni görmeye geldi de...
Gönderen: Nebahat Akgül
|
PİNOKYO
Hz. İsa, bir gün çölde gezinirken, ağlayan bir ihtiyar görmüş ve yanına yaklaşıp, derdini sormuş. İhtiyar:
- Kaybolan oğlumu arıyorum ama artık umudu kesmek üzereyim, deyince Hz. İsa yaşlı adama acımış ve:
- Oğlunu beraber arayalım, demiş. Ve sonra sormuş:
- Peki, demiş, oğlunu tanıyacağımız bir işaret, bir iz var mı? Mesela doğum lekesi filan... İhtiyar:
- Evet, oğlumun ellerinde ve ayaklarında çiviler vardı...
Hz. İsa'nın gözleri dolmuş ve haykırmış:
- Baba!!!
İhtiyar da haykırmış:
- Pinokyo!!!
Gönderen: Nebahat Akgül
|
BİR DAKİKA
Bir adam, tanrının doğasını anlamak istiyormuş ve ona sormuş;
"Tanrım, bir milyon yıl senin için ne kadar bir süredir?"
Tanrı şöyle cevaplamış;
"Bir milyon yıl, benim için 1 dakika kadardır."Adam sormaya devam etmiş;
"Peki tanrım, bir milyon lira senin için ne kadardır?" Tanrı cevaplamış;
"Bir milyon lira benim için bir kuruştur"
Adam dayanamamış;
"Tanrım bana 1 Milyon TL verir misin?" demiş.
Tanrıdan şöyle bir cevap gelmiş;
"Bir dakika."
Gönderen: Nebahat Akgül
|
ELMA VE TATLILAR
Katolik okulunda minikler yemek saati gelince yemekhanede siraya girmisler... derken bir de bakmislar ki, rahibelerden biri meyva bölümündeki kipkirmizi elmalarin üzerine bir not yapistirmis:
"SADECE 1 TANE ALIN... TANRI BAKIYOR"
Bunu gören afacanlardan biri bunun üzerine, tatli bölümüne geldikleri zaman cikolatali kurabiyelerin üzerine söyle bir not yapistirmis:
"İSTEDİĞİNİZ KADAR ALIN... TANRI ELMALARA BAKIYOR"
Gönderen: Nebahat Akgül
|
GÜLE GÜLE
Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nın resmi önünde dua ediyor.
-Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne... Bir anlam verememiş bu duaya... Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneenne sizlere ömür... Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada:
-Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Gülegüle büyük baba... Ertesi gün büyük baba mort...
Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada:
-Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba... Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmip yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri... Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağluyor.
- Ne oldu hanım.
- Bizim postacı, demiş hanım. Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!!!!
|
YAHUDİ’NİN ADRESİ
Meleklerden biri öbür dünyada bir Kayserili ile bir yahudiyi karşısına çağırarak: ”Bakın“ demiş buradaki davranışlarınız çok hoşumuza gitti, sizi tekrar dünyaya göndereceğiz. Hatta size bir de dilekte bulunma hakkı tanıyoruz. Ne istiyorsunuz, söyleyin bakalım!
Yahudi hemen atılmış:
- Bana bol para ihsan edin.
Melek: "Tamam.." demiş,
- Sen ne istiyorsun deyince Kayserili cevap vermiş:
- Ben mi? Bana sadece şu Yahudinin adresini verin yeter!..
|
HAZRETİ İSA
Bir Noel gecesi, New York semalari birden olaganüstü bir isikla aydinlanmis, isik hüzmelerinin arasindan büyük bir ihtisamla süzülen Hz.Isa, yavasca New York'a inivermis. Halk saskinlik ve hayranlik icinde yerlere kapanmis. Hz.Isa etrafina bakindiktan sonra, en yakin süpermarkete yönelmis ve kapilar kendiliginden acilmis:
"Bu nedir? Bunca bolluk-bereket, bunca mal varken, insanlar neden ac, neden yoksul? Girin kardeslerim, bu mallarin hepsi sizin, istediginizi alin. Artik Tanri'nin Kralliginda hic kimse ac, yoksul olmasin!"demis.
Tabii halk hemen markete hücum etmis. Hz.Isa orada fazla oyalanmadan, devamli ayni sözleri yineleyerek sirasiyla diger süpermarketleri, dükkanlari acmaya ve halki davet etmeye devam etmis.
Ortalikta tam bir bayram havasi sürerken, sira bir Yahudinin süpermarketine gelmis. Hz.Isa buranin da kapilarini ardina kadar acip kasadaki Solomon'a ayni sözleri tekrarlamis. Solomon, kayitsiz bir tavirla arkasindaki perdeyi hafifce aralamis ve karisina seslenmis:
- Bertha... Dolaptaki alet cantasindan cekici ve civileri getirir misin canim? Bu adam yine ortaya cikmis!
|
SUBHANEKE
Okula yeni bir din öğretmeni atanmış. Sınıfa girince kendini
tanıttıktan sonra:
"Ben de sizleri yavaş yavaş tanımalıyım artık, mesela
oğlum senin adın ne" demiş
Öğrenci: "Fatih"
Hoca: "Hadi bir Fatiha oku da dinleyelim.." Öğrenci güzelce okumuş fatihayı.
Hoca: "Kızım senin adın ne?"
Öğrenci: "Kevser hocam."
Hoca: "Hadi sen de bir Kevser suresi oku da
dinleyelim.
Bu öğrenci de okumuş. Hoca yürürken köşeye sinmiş bir öğrenci görmüş ve sormuş "oğlum senin adın ne?"
Öğrenci: "Hocam benim adım Yasin ama arkadaşlar bana kısaca sübhaneke derler..."
|
ÖRDEK
Üç kadın arkadaş bir kaza sonucu aynı anda hayatlarını kaybedip cennete giderler. Cennetin kapısında onları karşılayan melek:
"Sizin burada uymanız gereken tek bir kural var: ördeklere dikkat edin sakın üstlerine basmayın" der.
Sonra kapı açılır üç kadın cennete girerler. Gerçekten de etraf ördek doludur. Üstlerine basmamak adeta imkansızdır. Dikkat etmesine rağmen kadınlardan biri kazayla bir ördeğin üstüne basar. Hemen bir melek belirir. Yanında son derece çirkin bir adam vardır. Kadını kolundan adama kelepçeler ve
"Ördeğin üstüne basmanın cezası olarak sonsuza kadar bu çirkin adama kelepçeli olarak yaşayacaksın" der.
İkinci gün kadınlardan biri yine kazayla bir ördeğin üstüne basar ve melek anında yanında çok çirkin bir adamla gelip onları kadına ceza olarak birbirlerine kelepçeler.
Üçüncü kadının gözü bu olaylardan çok korkar. Diğerlerinin akıbetine uğramamak ve sonsuza kadar çirkin bir adama kelepçelenip yaşamamak için her attığı adıma çok dikkat etmeye başlar. Aradan aylar geçer ve hiçbir ördeğin üstüne basmaz. Derken bir gün bir melek belirir. Bu kez yanında boylu poslu inanılmaz derecede yakışıklı bir adam vardır. Melek hiçbir şey söylemeden yakışıklı adamla kadını kelepçeler ve yine birşey söylemeden çeker gider.
Kadın mutluluktan uçmaktadır. O güne kadar gördüğü en yakışıklı adamla kelepçelenmiştir. Adama döner ve:
"Ben acaba ne yaptım da sonsuza kadar senin gibi yakışıklı bir adamla birlikte olmayı hak ettim?" diye sorar.
Adam suratı asık bir şekilde cevap verir: "Vallahi seni bilmem ama ben az önce bir ördeğin üstüne bastım."
|
PAPAZIN KULAĞI
Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoca sormuş:
"Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?" Zangoçta derin bir sessizlik... İyice köpürmüş Papaz:
"Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?"
"Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!"
"Olacak şey mi? İki adım öteden beni duymuyorsun..." Zangoç bıyık altından gülmüş:
"İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız..." Yer değiştirmişler. Bu kez Zangoç seslenmiş:
"Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?" Papaz kendi kendine söylenmiş:
"Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor."
|
AMİN
Çok iyi giyimli bir iş adamı Vatikan'a gelir papayla görüşmek istediğini söyler. Kendisini bir Kardinal'e götürürler. Adam ısrar eder.
"Sizinle değil, doğrudan Papa ile ve yalnız görüşmek istiyorum." Sonunda adamı Papa'nın huzuruna çıkarırlar. Ama adamın ne istediğini merak eden Kardinaller kapının dışında kulak kesilmiş içeriyi dinlemektedirler. İçeride sesler yükselmiştir.
Adam: "1 milyar dolar."
Papa: "Olmaz"
Adam: "2 milyar dolar."
Papa: "Hayır."
Adam: "5 milyar dolar."
Papa: "Hayır, olmaz dedim ya.."
Adam kapıyı çarpar, hışımla uzaklaşırken Kardinaller içeri koşuşur.
"Sayın Papa hazretleri, 5 milyar dolar muazzam bir para. Düşünün bu para ile kaç katedral, kaç kilise yapılır, dünya uzerine kaç misyoner gönderilirdi. Parayı niçin kabul etmediniz?
"Ne yani? Her duadan sonra Amin yerine Coca Cola mı deseydik?"
|
BÜYÜK ŞAHSİYET...
Papa bir gün Limuzin'in arkasında oturmaktan sıkılmış. "Sen geç bakalım arkaya, birazda ben kullanayım"demiş şöförüne ve direksiyona geçmiş. Ama aşırı hız yaptığı için bir süre sonra otoyol polisi tarafından durdurulmuş. Polis Papa'yı görünce merkezi telsizle aramış.
"Merkez, çok büyük bir şahsiyeti hız yaptığı için durdurdum. Ne yapmam gerekir?"
"Kimi durdurdun? Vali, bakan falansa hiç acıma, yaz cezayı."
"Hayır, bu daha büyük birisi."
"Daha büyük kim olabilir? Yoksa başkanı mı durdurdun?"
"Hayır, hayır. Bu çok daha büyük birisi."
"Kimi durdurdun söylesene."
"Aslında kimi durdurduğumu bilmiyorum ama şöförlüğünü Papa yapıyor!"
|
OTOBÜS ŞÖFÖRÜ HİDAYET...
Hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruga girer. Hemen önünde bekleyen adam pederdir. Kapıda bir melek soru sormaktadır. Melek pedere sorar:
-"Hiç günahın var mı peder?"
- "Aziz melek ben rahiptim.Tüm hayatım boyunca hep tanrıma dua ettim. Karıma ve çocuklarıma sadık kaldım. İnsanlara ve hayvanlara hep yardım ettim." Melek:
-"Çok iyi, al sana cennetin gümüş anahtarı der ve sonra Hidayet'e döner.
- "Senin hiç günahın var mı Hidayet?" Hidayet:
- "Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım.Tanrıya dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir günahım vardı. Çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım." Melek Hidayet'e döner ve:
- "Çok iyi, al sana cennetin altın anahtarı." Bunu gören Peder bu olaya sinirlenir.
-"Ben hayatımı Tanrı'ya adadım, siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz, bu haksızlık değil mi?" der. Melek gülerek:
-"Oğlum sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama Hidayet otobüs kullanırken herkes ellerini açmış Allah'a dua ediyordu..." der.
|
KUŞKU
Sağır ve dilsiz kız saldırıya uğradı. Saldıranın kasaba papazı olduğu söylentisi yayıldı. Papaz, ömür boyu acı içinde yaşadı, kendisini temize çıkarmaya uğraştı. Otuz yıl sonra ölüp de Tanrı'nın karşısına çıkarılınca:
- Ey yüce Tanrım, dedi, benim günahım, kabahatim olmadığını bildiğin halde neden otuz yıl çile çektirdin?
Tanrı, cevap verdi:
- İnsanlara, Meryem'le aramda bir şey geçmediğini ikibin yıldır anlatamadım. Sana nasıl yardım edebilirdim ki?
|
TANRI NEREDE?
Mahallenin iki afacan kardeşi tüm mahalleliyi bıktırmış. Sürekli ana babalarına şikayet geliyor mahalleliden. Kırılan camların, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin, lastiği indirilen arabaların sorumlusu hep afacan kardeşler.
Ana babası usanıp bu durumu kilisenin papazına anlatırlar ve yardım isterler. Papaz:
"Gönderin çocukları konuşayım"der. Çocukları gönderirler. Papaz önce büyük oğlanı çağırır:
- "Söyle bakalım evladım, Tanrı nerede?" Çocuk susar. Papaz tekrar sorar:
- "Evladım söylesene Tanrımız nerede?"
Çocuk susmaya devam eder. Papaz ısrarla sormaya devam eder, cocuk susmaya.. Sinirlenir Papaz:
- "Konuşsana be cocuk nerede Tanrı?" der.. Çocuk aniden fırlar, kiliseden koşarak kaçıyorken seslenir kardeşine:
- "Kaçalım çabuk!". Eve giderler, odalarına çıkıp kapıyı iyice kapatırlar, küçük oğlan sorar büyüğüne:
- "Neden kaçıyoruz?"Büyük yanıtlar:
- "İşte şimdi hapı yuttuk, Tanrı kaybolmuş, bunlar onu da bizden biliyorlar!"
|
AMAN ALLAHIM...
Amerika'da koyu dindar dort kadın, bir yandan kahve iciyorlar, bir yandan da sohbet ediyorlardı. Birinci kadın oğlundan soz actı.
"Benim oğlum rahiptir"dedi. Bir topluluga girdiginde herkes ona 'Peder' der."
Ikinci kadin da kendi oglundan soz etti.
"Benim oglum da papazdir" dedi. "Bir topluluga girdiginde herkes kendisine 'Aziz Peder' der."
Ucuncu kadin da ogluyla ovundu:
"Benim oglum ise kardinaldir" dedi. Bir topluluga girdiginde herkes ona 'Yuce Aziz' der."
Uc kadin biraz daha ogullariyla gurur duyduklarini anlattiktan sonre dorduncu kadina donduler, onun bir seyler anlatmasini beklediler. Fakat dorduncu kadin konusmuyor, keyifle kahvesini yudumluyordu. Ilk uc kadin bir agizdan sordular:
"Ya senin oglun?" dediler. "Sen de soz etsene oglundan..."
Dorduncu kadin, kahvesinden son yudumunu da aldiktan sonra agir agir konusarak oglunu anlatmaya basladi:
Benim oglum, 1.95 boyunda, dalgali siyah sacli, yesil gozlu, genis omuzlu, atletik yapili, son derece guzel giyinen ve 29 yasinda olmasina karsin cok zengin bir kisidir"dedi. "Bir topluluga girdiginde onu goren butun kadinlar birbirlerinin kulaklarina egilirler ve 'Aman Allahım!' derler."
|
FRED'İN SON SÖZÜ
Yaşlı Fred efendi, hastaneye kaldırılmış. Aile dindar; papazı da kendilerine eşlik etmesi ve gereği halinde görevini yapması için yanlarında götürmüşler. Papaz ve aile efradi yatağın etrafında beklerken, Fred'in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından doğrularak, el kol işaretleri ile bir şeyler anlatmaya çalışmış... Papaz, bakmış ki adam konuşamıyor, bir kâğıt-kalem uzatmış gayet anlayışlı bir şekilde. Fred, titreyen elleriyle hızlı hızlı bir şeyler yazıp kâğıdı papaza uzatmış ve âniden ölmüş.
Papaz, böyle acılı bir anda yazılanları okumanın doğru olmayacağını düşünerek, kâğıdı cebine sokmuş. Fred'in cenazesi sırasında kâğıdı hatırlamış. Gömüldükten sonra, Aziz Peder, ileri çıkarak:
"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt-kalem istemiş ve birşeyler yazmıştı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakamadım. Simdi hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum"demiş ve cebinden kâğıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:
- Lütfen bir adım yana çekil, oksijen hortumuma basıyorsun.
Gönderen: Nebahat Akgül
|
YATAĞIN ALTI
Yaşlı doktor kasabayı terketmek üzereyken yerine gelen genç doktoru almış hastalarını tanıştırmak üzere evden eve dolaştırmaya başlamış.. İlk girdikleri evde bir kadın:
- "Doktorcuğum çok mide ağrısı çekiyorum" demiş. Eski doktor da;
- "Bence biraz fazla meyve yiyorsunuz da ondan..." demiş. Dışarı çıktıkları vakit yeni doktor:
- "Abi kadını muayene bile etmeden nasıl böyle bir neticeye vardın?" Yaşlı doktor anlatmış:
- "Oğlum, numaradan gözlüğümü yere düşürdüm bir de baktım ki yatağın altı meyve kabukları ile dolu"
İkinci evdeki hastayı genç doktorun muayene etmesine karar vermişler. Bu evdeki kadın
- "Çok halsizim" deyince doktor;
- "Belki de Kilise faaliyetleriniz sizi çok yoruyor, biraz ara verin" demiş. Dışarı çıkmışlar yaşlı doktor genç doktora:
- "Doğru söyledin, bu kadın kiliseden dışarı çıkmaz. Ama nasıl anladın?" Genç doktor:
- "Ben de çaktırmadan yatağın altına baktım ve kilisenin papazını gördüm."
|
KAMPANYA
Papaz her pazar öğlen kasabadaki ahalinin günah çıkartmasını dinler ve de onlara yol gösterirmiş. Rahibi başka bir kasabadan hafta sonu için davet etmişler. Papaz hem gitmek istiyor hem kiliseyi kime bırakacağını bulamıyormuş. Sonunda kilisenin tam karşısındaki sinagoga gidip durumu kasabanın hahamına anlatmış.
Haham nasıl olur ben sizin kuralları hiç bilmem ki dese de papaz ben vaaz verdikten sonra sana öğretirim çok kolay bir iki kere beraber günah çıkartanlara nasıl cevap verdiğimi görsen hemen anlarsın demiş.
Haham da Tanrı katında bir din adamına yardım edeceği için boynu bükük kabul etmiş.
Pazar günü gelmiş papaz ile haham birlikte odaya girip günah çıkartmaya gelen birinci kadını dinlemişler:
- Muhterem peder
- Evet yavrum demiş papaz. Haham da dinlemede.
- Muhterem peder. Ben tam üç kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu günahtan arınayım.
- Yavrum Kudüs tarafına dön ve Kutsal bakire Meryem ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun.
Ve kadın papazın dediğini yapmaya gider. Derken bir başka kadın gelir.
- Muhterem peder.
- Efendim kızım. Haham bu sefer de sessiz dinliyor.
- Muhterem peder, ben tam üç kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu suçlardan arınayım."
- "Hımmm. Yavrum, Kudüs tarafına dön ve Kutsal bakire Meryem anaya bir dua
oku, çıkarkende kumbaraya 100 dolar at, günahından arınmış olursun." der. Kadın teşekkür edip papazın dediğini
yaparken Papaz da Hahama döner ve "Anladın di mi?" der. Sonra arabaya binip yola
çıkar.
Bizim haham odada bir başka günahkar beklerken bir kızın geldiğini duyar.
- "Muhterem peder" Haham öğrendiği gibi "Evet yavrum" der.
- "Muhterem peder, ben bir kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu suçlardan arınayım." der.
Haham düşünür ve cevap verir:
- "Yavrum üzülme. Şu anda bir kampanyamız var. Sen git iki zina daha işle. Sonra gel, Kudüs tarafına dön ve Meryem anaya bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at, günahından arınmış olursun!"
Gönderen: Nebahat Akgül
|
GENÇ PAPAZ
Genc papaz ilk defa vaaz verecekti, cok heyecanliydi. Yasli papaz bunu farketti" evladim su sisenin icindekinden bir bardak ic" dedi. Genc papaz bir iki derken bir sise sarabi bitirdi, cikti vaazini verdi, kürsüden asagiya indi ve sordu:
- "Nasildim peder"
- "Iyiydin evladim, yanliz bundan sonra su uc noktaya dikkat et:
1. Kursuden inerken merdivenleri kullan, trabzandan kayma,
2. Dua aralarinda amin dedirt, oley degil,
3. Isa peygamber, Allah'in ogludur, onun bunun cocugu degil...
Gönderen: Nebahat Akgül
|
MEZAR TAŞI YAZILARI
Delil yetersizliğinden beraat etti, kalp yetersizliğinden gitti.
Karnında fazla su vardı, adalelerinde kireçlenme, böbreklerinde kum, kanında da demir fazlalığı. Beton gibiydi, ama öldü.
Artık karısı geceleri nerede olduğunu biliyor (Çapkın bir adamın mezartaşı)
Allah taksitlerini affetsin. (Memurun mezartaşı)
İnsanlar ölünce en son kalbi durur, rahmetlinin dili durdu. (Politikacının mezartaşı)
Sevgili doktorum, seni ikinci yaşamda dört gözle bekliyorum. (Doktorun hatasından ölen hastanın mezartaşı)
Bu onun ikinci ölümü, birincisi onun evlendiği gündü. (Mutsuz bir kocanın mezartaşı)
Hiç istemediği bir deplasmana gitti. (Futbolcunun mezartaşı)
Kişi başına düşen milli gelir artsın diye yaşamına son verdi. (Vatansever bir vatandaşın mezartaşı)
Kim demiş kırmızı ışıkta geçilmez diye, rahmetli geçerdi
Hayatımı kaybettim, hükümsüzdür.
Rahmetli kayıkçıydı, son yolculuğunu imamın kayığıyla yaptı.
Yaşam tehlikeli bir şey, sonu ölmekle bitiyor.
Düşünüyordu... O halde yok edilmeliydi.
"Atın ölümü arpadan olsun" derdi. Bira içerken öldü.
Kansız herifin biriydi. Kan kaybından gitti.
Kendine ait bir toprağı olsun isterdi, sonunda muradına erdi.
Azrail mirasçıların sabrını ölçtü, 96 yaşında öldü.
|
|
|

|