MUSAMMAT 1
(Mersiye-i Sultân Süleymân Hân
aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân)
- I -
1. Ey pây-bend-i dâmgeh-i kayd-ı nâm u neng
Tâ key hevâ-yı meşgale-i dehr-i bî-direng
1. Ey şana ve üne düşkünlüğün tuzağına ayaklarından bağlanmış olan!
Fani dünyanın işlerine olan bu sevgin ne zamana kadar (sürecek)?
2. An ol güni ki âhir olup nev-bahâr-ı ‘ömr
Berg-i hazâne dönse gerek rûy-ı lâle-reng
2. Yaşamın ilkbaharının bittiği günü an,
O gün lale renkli yanağın sonbahar yaprağına döner.
3. Âhir mekânun olsa gerek cür’a gibi hâk
Devrân elinden irse gerek câm-ı ‘ayşa seng
3. Son mekanın bir yudum gibi toprak olsa gerek
Hayat kadehine feleğin elinden bir taş gelse gerek
4. İnsân odur ki âyîneveş kalbi sâf ola
Sînende n’eyler âdem isen kîne-i peleng
4. İnsan odur ki yüreği ayna gibi temiz ve lekesiz olan
Göğsünde ne işi var eğer insansan kaplan kininin
5 ‘İbret gözinde niceye dek gaflet uyhusı
Yitmez mi sana vâkı’a-i Şâh-ı şîr-ceng
5. İbret al, gözündeki bu gaflet uykusu ne zamana kadar sürecek?
Sana aslan pençeli pâdişâhın başına gelen olay yetmez mi?
6. Ol şeh-süvâr-ı mülk-i sa’âdet ki rahşına
Cevlân deminde ‘arsa-i âlem gelürdi teng
6. O, mutluluk ülkesinin usta binicisi pâdişâhın atına,
Dolaşırken dünyâ alanı dar gelirdi.
7. Baş egdi âb-ı tîgina küffâr-ı Üngürûs
Şemşîri gevherini pesend eyledi Freng
7. Macar kâfirleri onun kılıcının suyuna baş eğdiler.
Avrupalılar kılıcının cevherini beğendiler.
8. Yüz yire kodı lutf ile gül-berg-i ter gibi
Sandûka saldı hâzin gibi sandığa yerleştirdi.
8. Taze gül yaprağı gibi yüzünü lütufla yavaşça yere koydu.
Hazineci de onu değerli bir mücevher gibi sandığa yerleştirdi.
- II -
1. Hakkâ ki zîb ü zînet-i ikbâl ü câh idi
Şâh-ı Sikender-efser ü Dârâ-sipâh idi
1. Gerçek o ki o refah ve itibarın süsü ve ziynetiydi.
İskender taçlı ve Dara neferli bir şahtı.
2. Gerdûn ayagı tozına eylerdi ser-fürû
Dünyâya hâk-i bârgehi secdegâh idi
2. Felek ayağının tozuna baş eğerdi.
Divanının tozu dünyaya secdegâh idi.
3. Kemter gedâyı az ‘atâsı kılurdı bay
Bir lutfı çok mürüvveti çok pâdişâh idi
3. Fakir kulu az ihsanı bay kılardı.
Lutfu çok, cömertliği çok olan bir padişahtı.
4. Hâk-i cenâb-ı hazreti dergâh-ı devleti
Fazl u belâgat ehline ümmîdgâh idi
4. Padişahın huzuru ve devletin kapısı,
Fazilet ve belagat sahiplerinin ümit kapısıydı.
5. Hükm-i kazâya virdi rızâyı egerçi kim
Şâh-ı kazâ-tevân u kader-destgâh idi
5. Gerçi kazaya karşı güçlü ve kaderi elinde tutan bir padişahtı ama
Allah’ın verdiği hükme rıza gösterirdi.
6. Gerdûn-ı dûna zâr u zebûn oldı sanmanuz
Maksûdı terk-i câh ile kurb-i İlâh idi
6. Alçak feleğe karşı zayıf ve aciz düştü sanmayın
Amacı makamını terk ederek Allah’a yaklaşmaktı.
7. Cân u cihânı gözlerümüz görmese n’ola
Rûşen cemâli ‘âleme hûrşîd ü mâh idi
7. Sevgiliyi ve dünyayı gözlerimiz görmese ne olur,
Parlak yüzü alemi aydınlatan güneş ve aydı.
8. Hûrşîde baksa gözleri halkun tola gelür
Zîrâ görince hâtıra ol meh-likâ gelür
8. Güneşe baksa halkın gözleri dolar
Çünkü güneşi görünce hatırlarına o ayyüzlü (Kanunî) gelir.
- III -
1. Döksün sehâb kaddin anup katre katre kan
İtsün nihâl-i nârveni nahl-i ergavân
1. Bulut boyunu eğip damla damla kan döksün
Karaağaç fidanını erguvan sürgününe döndürsün.
2. Bu acılarla çeşm-i nücüm olsun eşk-bâr
Âfâkı tutsun âteş-i dilden çıkan duhân
2. Bu acılarla, yıldızlara benzeyen gözlerim çok yaş döksün
Gönlümün ateşinden çıkan duman ufukları sarsın.
3. Kılsun kebûd câmelerin âsmân siyâh
Geysün libâs-ı mâtem-i Şâhı bütün cihân
3. Gökyüzü mavi elbiselerini siyahla değiştirsin,
Bütün dünya Şah’ın mateminin elbisesini giysin.
4. Yaksun derûn-ı sîne-i ins ü perîde dâg
Nâr-ı firâk-ı Şâh Süleymân-ı kâm-rân
4. Bahtiyar Süleyman Şah’ın ayrılığının ateşi
İnsanların ve perilerin kalplerini dağlasın.
5. Kıldı fırâz-ı küngüre-i ‘arşı cilvegâh
Lâyık degüldi şânına hakkâ bu hâkdân
5. Arşın kubbesinin tepesinin üzerini gezinti yeri kıldı
Doğrusu bu dünya onun şanına layık değildi.
6. Mürg-i revânı göklere irdi hümâ gibi
Kaldı hazîz-i hâkde bir iki üstühân
6. Uçan kuşu hüma gibi göklere erdi
Yerin en dibinde bir iki kemik kaldı.
7. Çâpük-süvâr-ı ‘arsa-i kevn ü mekân idi
İkbâl ü ‘izzet olmış idi yâr ü hem-’ inân
7. Varoluş arsasının hızlı süvarisiydi
baht ve ululuk atbaşı birlikte gittiği dostları olmuştu.
8. Ser-keşlik itdi tevsen-i baht-ı sitîzekâr
Düşdi zemîne sâye-i eltâf-ı Kirdgâr
8. Kavgacı bahtın dikbaşlı atı itaatsizlik etti
Allah’ın lütuflarının gölgesi (Kanunî) yere düştü.
- IV-
1. Olsun gamunda bencileyin zâr u bî-karâr
Âfâkı gezsün aglayurak ebr-i nev-bahâr
1. Gamın yüzünden benim gibi gözü yaşlı ve kararsız olsun
İlkbahar bulutu, ağlayarak ufukları gezsin.
2. Tutsun cihânı nâle-i mürgân subh-dem
Güller yolınsun âh u figân eylesün hezâr
2. Dünyayı kuşların seher vaktindeki ağlamaları doldursun;
Güller yolunsun, bülbüller ah edip inlesin.
3. Sünbüllerini mâtem idüp çözsün aglasun
Dâmâne döksün eşk-i firâvânı kûhsâr
3. Dağ, sümbüllerini matem edip çözsün
Ağlasın ve eteğine bol bol gözyaşı döksün.
4. Andukça bûy-ı hulkunı derdünle lâleveş
Olsun derûn-ı nâfe-i müşg-i Tatar târ
4. Tatar miskinin göbeğinin iç kısmı,
yaradılıştan gelen kokunu andıkça lale gibi olsun.
5. Gül hasretünle yollara tutsun kulagını
Nergis gibi kıyâmete dek çeksün intizâr
5. Gül hasretinle yollara kulağını tutsun
Nergis gibi kıyamete dek beklesin.
6. Deryâlar itse ‘âlemi çeşm-i güher-feşân
Gelmez vücûda sencileyin dürr-i şâhvâr
6. Kanlı yaş döken göz, alemi denize döndürse bile
Senin gibi büyük bir inci oluşmaz.
7. Ey dil bu demde sensin olan bana hem-nefes
Gel nây gibi inleyelüm bârî zâr zâr
7. Ey gönül bana bu zamanda dost olan sensin
Gel bari ney gibi acıyla inleyelim.
8. Âheng-i âh u nâleleri idelüm bülend
Eshâb-ı derdi cûşa getürsün bu heft bend
8. Ah ve ağlama cümbüşünü artıralım
Bu yedi bend dert sahiplerini coştursun.
- V -
1. Gün togdı şâh-ı ‘âlem uyanmaz mı hâbdan
Kılmaz mı cilve hayme-i gerdûn-cenâbdan
1. Gün doğdu alemin şahı uyanmaz mı uykudan?
Felek kadar yüksek eşiği olan çadırından çıkmaz mı?
2. Yollarda kaldı gözlerümüz gelmedi haber
Hâk-i cenâb-ı südde-i devlet-me’âbdan
2. Gözlerimiz yollarda kaldı, o şerefli padişahın
Yüce eşiğinin tozundan haber gelmedi.
3. Reng-i ‘izârı gitdi yatur kendü huşk-leb
Şol gül gibi ki ayru düşüpdür gül-âbdan
3. Yanağının rengi gitti, kendisi de dudakları kurumuş olarak yatar
Gülsuyundan ayrı düşen gül gibidir.
4. Gâhî hicâb-ı ebre girür husrevâ felek
Yâd eyledükçe lutfunı terler hicâbdan
4. Kimi zaman felek, bulut örtüsüne girer
Lütuflarını andıkça utancından terler.
5. Tıfl-ı sirişki yirlere girsün du’âm odur
Her kim gamundan aglamaya şeyh u şâbdan
5. Şeyh ve cemaatinden her kim acısından ağlamazsa
Duam odur ki gözyaşı kıvılcımı yerlere batsın.
6. Yansun yakılsun âteş-i hecrünle âfitâb
Derdünle kara çullara girsün sehâbdan
6. Güneş ayrılığının ateşiyle yansın yakılsın
Derdinle buluttan kara çullara girsin.
7. Yâd eylesün hünerlerüni kanlar aglasun
Tîgun boyınca karaya batsun kırâbdan
7. Kılıcın hünerlerini anıp kanlar ağlasın
Kını boyunca karaya batsın.
8. Derd ü gamunla çâk-i girîbân idüp kalem
Pîrâhenini pârelesün gussadan ‘alem
8. Dert ve üzüntünle kalem yakasını yırtsın
Bayrak üzüntüsünden gömleğini parçalasın.
- VI -
1. Tîgun içürdi düşmene zahm-ı zebânları
Bahs itmez oldı kimse kesildi lisânları
1. Kılıcın düşmana dil yaraları içirdi
Kimse konuşmaz oldu lisânları kesildi
2. Gördi nihâl-i serv-i ser-efrâz-ı nîzeni
Ser-keşlik adın anmadı bir dahı bânları
2. Servi fidanı gibi baş kaldıran mızrağını gördüler
Elebaşları dikbaşlılığın adını bir daha anmaz oldular.
3. Her kanda bassa pây-ı semendün nisâr içün
Hânlar yolunda cümle revân itdi cânları
3. Atın ayağını nereye bastıysa
Hanlar yolunda canları (askerleri) yürüttüler.
4. Deşt-i fenâda mürg-i hevâ turmayup konar
Tîgun Hudâ yolında sebîl itdi kanları
4. Yokluk çölünde heves kuşu durmayıp döner
Kılıcın Allah yolunda kanları sebil etti.
5. Şemşîr gibi rûy-ı zemîne taraf taraf
Saldun demür kuşaklu cihân pehlevânları
5. Demir kuşaklı cihan pehlivanlarını
Yeryüzünü her tarafına kılıç gibi saldın.
6. Aldun hezâr bütkedeyi mescid eyledün
Nâkûs yirlerinde okutdun ezânları
6. Bin kiliseyi alıp mescit eyledin
Çan çalınan yerlerinde ezan okuttun.
7. Âhir çalındı kûs-ı rahîl itdün irtihâl
Evvel konagun oldı cinân bûstânları
7. Sonunda göç davulu çaldı, göç ettin
İlk konağın cennet bahçeleri oldu.
8. Minnet Hudâya iki cihânda kılup sa’îd
Nâm-ı şerîfün eyledi hem gâzî hem şehîd
8. Allah’a şükür ki seni iki cihanda mutlu kılıp
Şerefli adını hem gazi, hem şehid eyledi.
- VII -
1. Bâkî cemâl-i Pâdişeh-i dil-pezîri gör
Mir’ât-i sun’-ı Hazret-i Hayy-i Kadîri gör
1. Bakî sevimli padişahın güzelliğini gör
Hazreti Allah’ın yarattığı o aynayı gör.
2. Pîr-i ‘Azîz-i Mısr-ı vücûd itdi intikâl
Mîr-i cevân-ı çâpük-i Yûsuf-nazîri gör
2. Vücut ülkesinin yaşlı azizi (hükümdarı) öldü
Genç ve hızlı hükümdarın (II. Selim) Yusuf gibi mükemmelliğini gör.
3. Gün togdı şimdi gâyete irdi sepîde-dem
Ruhsâr-ı hûb-ı husrev-i rûşen-zamîri gör
3. Şimdi sabahın erken saatinde güneş doğdu
Aydınlık yürekli padişahın yüzünün güzelliğini gör.
4. Behrâm-ı vakti gûra yitürdi bu saydgâh
Var işigine hidmet-i Şâh Erdşîri gör
4. Zamanın Behrâm’ını bu av yeri mezara götürdü
Sen Şah Erdşîr’in eşiğine varıp onun hizmetini gör.
5. Ber-bâd kıldı taht-ı Süleymânı rûzgâr
Sultân Selîm Hân-ı Sikender-serîri gör
5. Zaman Süleyman’ın tahtını darmadağın etti
İskender tahtlı Sultan Selim Han’ı gör.
6. Vardı peleng-i küh-ı vegâ hvâb-ı râhate
Kühsâr-ı kibriyâda turan nerre şîri gör
6. Savaş dağının kaplanı rahat uykusuna vardı
İhtişam dağında duran erkek aslanı gör.
7. Cevlâne gitdi ravzaya tâvûs-ı bâg-ı kuds
Ferr-i hümây-ı evc-i sa’âdet-mesîri gör
7. Cennet bağının tavusu bahçeye dolaşmaya gitti
Saadet ülkesinin doruğunda uçan hümayı gör.
8. İkbâl ü baht-ı husrev-i âfâk müstedâm
Rûh-ı revân-ı şâha Tahiyyât ve’s-selâm
8. Ufukların padişahının talihi devamlı olsun
Eski padişahın uçan ruhuna dua ve selam olsun.
Bâkî ( 1526 - 1600 )
Bâkî Divanı - Prof. Dr. Sabahattin Küçük, s. 55-59
|