ESTERGON KALESİ

Son gözde, sultan oldu bugün; sahneler saray... Şahane bir yaz akşamı, teflerde doğdu ay. Bir memleket kıziyle, ne hoştur yürek yürek, Ey şanlı türküler, sizi birlikte söylemek! Tellerde sevgiler ötüşürken cıvıl cıvıl, Birden, nöbet çalar gibi mehterleşir fasıl. Dur, dinle yolcu, dillere destan bu türküyü! Sazlarla söylemekte Perihan, bu türküyü! Germekte Türk sanatının erkek elleri, Serhatte yay gerer gibi tamburda telleri... Tambur, kemençe, cümbüş el atmış uzaklara; Sözler de sığmıyor, bre dilber, dudaklara! Var kuvvetiyle ortada hummalı bir yarış Maden, kiriş, ağaç, deri, tel, yay, göğüs, kamış. Estergon önlerindeki destanca haykırış, Bir sıçrayışta takvimin üstünden atlamış. Kanunu tırmalar gibi eller koşuşmada... Güfteyle beste, sanki bu akşam kavuşmada; Gümbürdemekte darbukalar, kubbeler gibi... Tefler, zamanı avcuna almış, eler gibi. Gördüm, saz olmuş eski silahlar: demir, bakır... Zillerde atlılar yola çıkmış şıkır şıkır, Yıllar boyunca yolları tutmuş onun sesi; Estergon'un nabızları, Estergon'un sesi! Yaylarda Usturumca'dan,Tuna'dan kalma bir akış... Mızrapların tığiyle yürekler, nakış nakış. Mızrap değil, bir eski akından bu darbeler; Şahinlerin çelik gagasından bu darbeler. Vur, kır, kopar, dağıt, bre Şahin, ki telleri Estergon'un, bizim değil, artık güzelleri! Gülbankten, savaş borusundan, uğultudan Toprakta - şimdi - kökler uyanmakta uykudan. Yollarda kaldı kervanımın çıngırak sesi! Vursun şakaklarımda zamanın ayak sesi! Dur, dinle yolcu, dillere destan bu türküyü: Sazlarla söylemekte Perihan, bu türküyü!

Arif Nihat Asya
( 1904 - 1975 )



Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi Temmuz 1992, S: 487, S. 53






ŞİİR PARKI