İSTİBDÂD
- Kardeşim Midhat Cemal' e -
Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd,
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!
Diyor ecdadımız makberlerinden: "Ey sefil ahfâd,
Niçin binlerce ma'sûm öldürürken her gelen cellâd,
Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd
Ey kirli baskı ve zulüm dönemi, yıkıldın gittin amma
Milletin kalbinde silinmez bir kirli hatıra bıraktın!
Atalarımız mezarlarından sesleniyor: "Ey sefil oğullar,
Niçin her gelen cellat binlerce suçsuzu öldürürken,
Son bir ümitsiz çırpınışla da olsa, kimseden bir feryat çıkmıyordu?
Otuz milyon ahâlî, üç şâkînin böyle mahkûmu
Olup çeksin hükûmet namına bir bâr-ı meş 'ûmu!
Utanmaz mıydınız bir, saysalar zâlimle mazlûmu?
Siz, ey insanlık isti'dâdının dünyâda mahrûmu
Semâlardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhûmu!"
Otuz milyon insan üç eşkıyanın böyle mahkûmu
Olup hükümet diye böyle bir uğursuz yükü çeksin!
Zulmü yapanla zulme uğrayanı bir tutsalar utanmaz mıydınız?
Siz ey bu dünyanın insanlık yeteneğinden yoksun çocukları!
Aslı esası olmayan bir gölgeyi göklerden de yüksek tuttunuz !"
O birkaç hayme halkından cihangîrâne bir devlet
Çıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş millet;
Zaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zillet,
Otuz üç yıl devâm etsin, başından gitmesin nekbet...
Bu bir ibrettir amma olmıyaydık böyle biz ibret!
O, birkaç çadır halkından dünya çapında bir devlet
Çıkarmış, bir zaman dünyayı titretmiş olan millet;
Gün gelsin de böyle dünyâlar kadar zillet görsün ,
Otuz üç yıl sürsün, başından felaket gitmesin ...
Bu ibret (ders) alınacak bir şeydir, ama keşke böyle ibret almasaydık!
Semâ-peymâ iken râyâtımız tuttun zelîl ettin;
Mefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacîl ettin;
Ne âlî kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefîl ettin;
Bütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl ettin;
Rezîl olduk... Sen ey kâbûs-i hûnî, sen rezîl ettin!
Gökte dalgalanırken sancaklarımız tuttun yere indirdin;
Çocuklarından övünülecek işler bekleyen babaları utandırdın;
Ne yüce millet idik, yazık ki sen geldin alçalttın;
Bütün gelecek ümidini artık imkânsız kıldın;
Rezil olduk... Sen ey kanlı kâbus, sen rezil ettin!
Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,
"Bu bir câni!" dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.
Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse.
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye'se ...
Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblis'e!
Her kimde haysiyet belirtisi gösteren bir temiz alın gördüysen,
"Bu bir cani!" deyip ya sürdün, ya da hapse mahkûm ettin.
Senin adına çalışan ajanları her vicdana her hisse gönderip
Milletin en kahraman evlatlarını ümitsizliğe düşürdün...
Öyle lânetlisin ki Şeytan'ın ruhuna rahmetler okuttun!
Değil kâbûsun artık devr-i devlet intibâhındır.
Gel ey nâzende hürriyyet ki canlar ferş-i râhındır.
Emindir mevki'in: En pak vicdanlar penâhındır.
Serâpâ mülk-i Osmânî müeyyed taht-gâhındır.
Serîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipâhındır.
Şimdi artık kâbusun değil, hakikati anlayıp yanlıştan dönme zamanıdır.
Gel ey nazlı hürriyet ki canlar yolunun yaygısıdır.
Artık yerin sağlamdır, çünkü en temiz vicdanlar sığınağındır.
Bütün Osmanlı Ülkesi senin güçlü taht yerindir.
Tahta oturmayı kabul et ki: bir millet senin ordundur.
Mehmet Âkif Ersoy (1873 - 1936)
Safahat, Birinci Kitap, S. 89-90
Not: Mehmet Akif Ersoy'un, öyle lanetlisin ki Şeytan'ın ruhuna rahmetler okuttun diye andığı, 33 yıl süren saltanat döneminde uyguladığı baskı ve zulmü anlattığı padişah, 1876 - 1909 yılları arasında Osmanlı tahtında oturan Sultan II. Abdülhamit'tir.
|